Gönderi

Liman Paşa’nın 1913 Yılı Sonlarında Osmanlı Ordusu’ndaki İzlenimleri
Askeri hak ve görevlerimin tanınması ve tatbiki konusunda Enver’le benim aramda çok çabuk uyuşmazlıklar çıkmaya başladı.Çünkü ikimizin bakış açısı tamamen bambaşkaydı.Ben yalnız o sırada çıkan bir tartışma sebebini anlatacağım.Ben Çorlu’da sekizinci tümen birliklerini teftiş etmiş ve birlikleri çok acınacak bir halde bulmuştum.Subaylar altı ile sekiz aydan beri hiç maaş almamışlar aileleriyle birlikte asker karavanasından yemek yemeye mecbur bulunuyorlardı.Erleri bir seneden fazla bir zamandan beri aylık yüzü görmemiş,kötü beslenmiş, yırtık pırtık elbiselerle giydirilmişlerdi. Çorlu istasyonunda beni karşılamak için çıkarılan bölümün bir kısım erleri yırtık potinli ve diğer kısmı ise yalın ayaktı.Erlerin hem ayakkabılarının hali ve hemde çok zayıf bulunmaları yüzünden yürüyüş yapmaya güçleri olmadığından büyük çaplı birlik tatbikatları yapmaya imkan bulunmadığını tümen komutanı söyledi.Bu hali Enver’e yazılı olarak bildirdim ve çare bulmasını istedim.Bunun üzerine Enver tümen Komutanı Albay Ali Rıza beyi derhal emekliye ayırdı.Bunu işitince Enver’e gittiğimde: ‘’Eğer bana her gerçeği söyleyen subay Ordu'dan atılırsa Türkiye'deki askeri vazifemi Yapmaya imkan kalmayacağını söyledim.’’ Birkaç müzakereden sonra Enver tümen Komutanını tekrar görevine iade etti.Ali Rıza Bey sonradan Savaşta fevkalede liyakat gösterdi ve 1918 sonbaharında da kolordu kumandanı bulunmaktaydı.Bundan başka beni yanıltmak için çeşitli yollara başvuruldu teftiş edeceğim Birliklere levazim dairesinden süratle yeni elbiseler gönderiliyordu.Yalnız elbise gönderilmesiyle kalınmıyor teftişlerden erler bile değiştiriliyordu.Hasta ve güçsüzlerle talim ve terbiyesi noksan olanlar saklanıyordu ki, Alman generali şikayeti gerektiren çirkin nahoş şeyler görmesin O zamanlar Osmanlı birliklerinde iç hizmetlerin hemen her şeyi eksik gibiydi .Subaylar erlere bakmaya ve kontrol etmeye alışkın değillerdi. Çoğu birliklerde erlerin üstü başı bit pire gibi haşeratla doluydu.Hamam tertibatı kışlaların hiç birisinde yoktu.Koğuşların düzenli olarak havalandırılması adeta bilinmiyordu.Mutfak tertibatı akla gelebilecek en ilkel tarzdaydı.Mutfak hizmeti hem temiz değildi hem de düzensizdi.Almanya'dan numune bir mutfak tertibatı siparişine kalktığım zaman üçüncü tümen Komutanı yarbay Nikolay böyle bir şeyi tesadüf eseri olarak büyük Selimiye kışlasında hem gayet mükemmel şekilde sandıkları yerleştirilmiş bulmasın mı? Almanya imparatoru bunu beş sene önce Türklere bir hediye olarak göndermişti.Fakat bu mutfak tertibatı Birliğe Osmanlı Harbiye nezareti tarafından teslim edilmiş ancak sandıklardan çıkarılması için hiçbir emir verilmemiş olduğundan tam beş sene sandıklar içinde kalmıştı.Atlı birliklerdeki hayvanlar acınacak bir haldeydi.Atların büyük kısmı balkan Savaşı ndan beri uyuzdu.Nal bakımı yoktun eğer başlık koşun takımları da aynı şekilde bakımsız bırakılmıştı.Hayvan ahırları tamamen Perişandı birliklere ait bütün eşya depoları bomboştu.Dışarıdan bakıldığından mevkilerin güzelliğin binalarının büyüklüğüyle İstanbul'u ziyaret edenleri hayran bırakan bir çok askeri binanın içerisi her köşesi pislik dolu acınacak bir harabe halindeydi.Dünya savaşından önce Osmanlı ordusu için yapılmış olan tekliflere de uygun gördüklerini kabul etmek ve Harbiye nazırı sıfatıyla elinde bulunan bütün vasıtaları Kullanarak hiçbir şeyden çekinmeksizin hemen uygulamalarına koydurmak Enver'in takdire değer bir meziyetidir.İlk zamanlar bir düzenleme ve ıslahat isteyince komutanlardan sürekli aldığımız cevaplar bunun için para yoktan ibaretti bu gayet kolay bir kaçamak gün Yoluydu.Gerçekte ise paradan daha çok düzen temizlik ve iş görebilme fikri eksikti. Türk, o tarihte Alman subayı tarafından istenilen işe ancak hevessiz bir şekilde girişir ve bahaneler uydurarak kendi hayat tarzını korumaya çalışırdı.Kendilerine ait fikirlere göre yaşlı Türk subaylarının çoğunluğu bizim yaptığımız şekilde bu gibi ayrıntılar ile uğraşmayı kendilerine layık görmüyorlardı. Fakat biz işe şiddetle sarılmaya ve gelecekteki çalışmalar için sağlam esaslar hazırlamaya mecburduk bu çalışmamızda bize faydalı yardımlarda bulunan Türk subaylarının miktarı da devamlı artmaktaydı. Kurmay Mektebi'ne varıncaya kadar bütün Türk askerinin müesseselerinden haddinden fazla ve sağlam olmayan bir nazariyatçılık Hüküm sürüyor ve buna karşılıkdan arazi üzerinde tatbikat önemsiz görülüyordu.Gerek kurmay subaylar da ve gerekse Yüksek rütbeli birlik subaylarından pratik bir terbiye ve bununla beraber pratik bir muhakeme eksikliği aynı şekilde kendini göstermek dedim bunun için her şeyin değiştirilmesi ve yeniden kurulması gerekiyordu. Türk askeri tabiplerinin aldığı terbiye bizim alıştığımızdan büsbütün başka bir tarzdaydı.Onların birçoğu hastalara günde bir defa uzaktan bakmakla ve bir sürü ilaç yazmakla yetin edin hastaların ateşini ölçmek Üzerim 300 hasta başına bir tek termometre bulunursa memnun olunurdu.Zaten zehirlerinden az sayıda kişi termometreye kullanabiliyordu.Okuma yazma bilen sadece subaylar olduğu için ateşi ölçülen nerede yalnız onlardı.Termometre çoğunlukla yalnız subaylar için kullanılırdı eller için buna pek lüzum görülmezdi.Şahısların kimliğini dikkate almadan işini yapacağına dair bir vazife ahlakı Senin ve böyle bir düşünce çoğunluğunu yabancıydı. Sürekli kontrol altında çalışmaya alışmışlardı ve bunu da açıkça ihtiyaçları vardı. Askere Heyet’in en büyük rütbeli Sıhhiye subayı olan prof dr Mayer Türk askeri hastanelerinden ıslahat için geniş bir cereyan yarattı. Daha sonra savaş sırasında Türk hastanelerinin tamamen amacına uygun bir şekilde iş görmeleri bu sayededir.Bu münasebetle de Çok tedbirli ve gayet ince bir zat olan Türk sehriye başkanı Süleyman Noumanın çalışma ve başarılarını teslim etmek gerekir. Ordu'nun genel kısımlarında Askeri Heyet’in kararlı faaliyeti ile kendisini bir hayli düşman edinmesi de kaçınılmazdı.Diğer taraftan da Ordu'nun Balkan Savaşı'nda uğradığı çöküşten sonra yükselişe geçtiğini gören ileri görüşlü kişiler az değildi.
·
28 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.