Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

176 syf.
·
Puan vermedi
Ah şu tavşanın ayak izleri! Hani avcı toplayıcı atalarımızın varlığını devam ettirmek için gördükleri ayak izleri ve izlerin üzerine kurdukları kurgusal gerçeklik. Tavşan buradan geçmiş gece geç saatlerde çünkü izler taze, yağmurdan sonra geçmiş bu tarafa gitmiş şurada durup meyve yemiş ve bir fare ile karşılaşmış falan. Kurgusal gerçeklik yaratabilen tek varlık elbette insan. Diğer hayvanlar bu kadar geniş bir iz süremez. Bir kurgusal dünya yaratmaya başladığımız en önemli ikinci yer ise mağara duvarları. Bir aktarım yapmak zorunda hissetmiş insan gördüklerini çizmiş. Ve Pablo Picasso’nun mağara resimlerini görüp bundan daha iyisini hiç yapamadık demesinin ardından geçen bunca zamana rağmen bundan daha iyisini yapamadık. Temel ihtiyaçlar bir çıkış noktası olsa bile ihtiyacı karşılayacak en önemli yol bu kurgusal dünyanın edimleri ve kazanımları. Mesela en büyük kurgumuz takas yerine geçen para. Bu sayede ihtiyaç gideriyor ve savaş çıkarıyoruz, birbirimizi öldürüyor ve sistemler kuruyoruz. Bizim ekosistemimizin sistemi var elbette ama bu sistem ile bizim sistem çoğu zaman uymuyor attık. Oysa avcı toplayıcı atalarımız bu ekosistem kurgusuna uyuyorlardı. Ölümü yaşamın bir parçası kabul etmişlerdi mesela. Oysa biz aç gözlüyüz tüm dünyayı istiyoruz ve ölümsüz olmayı. Bu minvalde bir sürü eylem gerçekleştiriyoruz. Bir çok ekonomik ve siyasal sistem kuruyor ve bunun için her türlü içsel ve dışsal etkenden yararlanıyoruz. İnanç mesela veya insanın inanma ihtiyacı bu toplum için hem birleştirici hem itici bir güç. Savaşlar çıkmış kıyımlar yaşanmış hiç bir şey olmasa cadı avına çıkılmış. İnanç bir şekilde söndürülmüş ve kullanılmış daima. Bir sürü insanın bir sürü hayali ve rüyasını yaşamış insanlık onun peşinden gitmiş ona tabi olmuş ona biat etmiş. Paylaşılmış bir hezeyan yaşamış insanlık çünkü: “Cimri hayatın bizden esirgendiğini, rüya bol keseden verir. Hem, gerçeklik dediğimiz nedir ki? Neye dönüşür, ondan geriye ne kalır? Yaşadıklarımız da bir süre sonra hayal gibi gelir bize, zamanla rüya gibi solup gider onlar da.” Solup giden yaşamlar anı olarak veya yaşanmamış olmaktan ölesiye korksa da hezeyanların bir kısmı kalmış bir kısmı anı olmuş ya da tarih. Roma imparatorluğu gibi. Bir ikinci dünya savaşı sancısı çeken dünya atmosferinde yazılan klasik ve bir miktar gerçeküstü hikaye bu gerçeklik içinde doğmuş. Büyük hayaller bir sürü idealler ve ideallerin çarpıştığı ortamda. Gerçek ile kurgu arasında gidip gelen roman kahramanının kendini ve yolunu arama çabası okuduğumuz. Bu romanın bir ucu 1984 kurgusuna haiz. Gerçekliği çarpıtma yönü ile ve bize ait algıyı çarpıtmak yoluyla. Bir gerçekliğin insan doğasına uymama durumunda daima yapılan şey yapılıyor elbette uyuşturulup sokuluyor bedenimize ruhumuza. Ama uyuşturan bu sefer kutsal ekmek. Ekmeğin hammaddesi çavdar. Bir romana daha konu olan çavdar. Bu zehirli olana ise çavdarmahmuzu deniyor. Bir hastalık adı aslında mantarın adı çavdarmahmuzu. Hani şu bu kan benim kanım için bu ekmek de benim etim yiyin dedikleri ve bu iki kutsaldan biri olan ekmek. Klasik edebi akımın el verdiği ölçüde elbette ve aşk olmazsa olmazı bu akımın. Bir aşk ilişkisi içinde yaşanıyor tüm olaylar. Unutulmuş topraklar da bile olsa sistem sizi buluyor ve yok etmesi gerekiyor ise yok ediyor. Klasik kısa net cümleler eşliğinde bir kurgunun etrafında akıyor olaylar. Bu süreçte zaman ve mekan da bir miktar olayın içine giriyor. Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla minvalinde yazılmış. Bir göndermeler romanı ama öyle derin ve acımasız değilde yüzeysel bir gönderme. Kimsenin çok da eleştiremeyeceği bir gönderme. Ama o günün şartları içinde belki de derin bir gönderme. Keyifli okumalar!
Şeytan Tozu
Şeytan TozuLeo Perutz · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20191,494 okunma
··
29 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.