Gönderi

Şöyle ki Cumhuriyet’in ilk on yılında Türkiye’de devlet tarafından desteklenen hiçbir din eğitimi okulu kalmamıştır. 1927’de yapılan program değişikliği ile din dersleri ve Arapça, Farsça gibi doğu dilleri de ortaokul ve lise programlarından çıkartılmış, vakıfların ilga edilmesiyle din görevlileri mânen olduğu gibi maddi olarak da sefil duruma itilmiş ve birçok cami çeşitli sebeplerden dolayı ibadet dışı kalmıştır. Bunun gibi, radyolarda dini program yayınlanma yasağı ise daha uzun süre devam etmiş, ancak 7 Temmuz 1950’de yasak kaldırılıp, bazı dini yayınların yapılabilmesi mümkün olmuştur. Bu nedenlerden dolayı olsa gerek, Cumhuriyet döneminde dini alanda yüksek öğrenim düzeyinde hizmet vermek üzere açılan ilahiyat fakültelerinin en önemli problemi, öğretmen yokluğu olmuştur. Çünkü bir önceki nesilden kalan ulemanın çoğu ölmüş, geri kalan bir kaç tanesi ise oldukça yaşlanmış idi. Bu yüzden kurumların açılması ve düzeyli hizmet vermesi gecikmiştir. Aynı problemin orta dereceli okullarda da mevzubahis olduğu söylenebilir. Çünkü bu konuda din eğitimiyle ilgili derslerin müfredata alınması kadar, bu derslerin kimler tarafından okutulacağı da önemli bir problem olarak belirmiştir. Özellikle ilk dönemlerde daha belirgin bir şekilde ortaya çıkan bu problemin etkilerinin günümüze kadar geldiği söylenebilir. Çünkü o dönemde genç öğretmenler, bütün tahsilleri boyunca hiç din dersi görmedikleri gibi, din konusunda hiç de sempatik olmayan bir tavırla yetiştirilmişlerdir.
Sayfa 121Kitabı okudu
·
1 görüntüleme
kitaplığımdaki hayalet