Gönderi

432 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
duyguların esiri olmadan olayların gerçek mahiyetlerini görebilmeyi ve bu mahiyete uygun hareketi amaç edinmeyi anlatıyor. ya da ben öyle anlıyorum. dert diye yüklendiğimiz birçok şeyin perde arkasındaki yüzü ölüm korkusudur, gibi bir düşünceye itti beni. çünkü hayatın en büyük, belki en çok üzerinde düşünülmesi gereken (yaşamak kadar), ama aynı zamanda en çok kulak tıkanan göz kapanan gerçeklerinden biridir. ne kadar tıkarsan o kadar zannedildiği kadar önemli ve manalı olmayan deliklerden taşar, olayın aslını unutturur. “yaşam ölüm ile doğum arasındaki bir kıvılcımdır.” o halde neden ölümü bu kadar düşünüyoruz da doğumu düşünmüyoruz, diye soruyordu. sahi neden doğduk, doğurulduk? neden yaratıldık? ölümü ve doğumu düşünmek işte bu yüzden insanı asıl mahiyetini görmeye yaklaştırıyor. neden yaşıyorum ve nasıl yaşamalıyım gerçeği ile yüzleştiriyor. yine nietzsche’nin şehvani hislere bakış açısı çok hoşuma gitmişti. breuer, nietzsche’nin onu anlamadığını, bu hisleri hiç tatmadığını ve bu yüzden bu kadar sert olduğunu düşünüyordu. oysa nietzsche “neden şehvetin verdiği hazza odaklanıyorsun? hayır demenin verdiği hazza odaklan.” diyordu. daha uzun vadeli, daha akılcı, daha manalı bir haz. dürtüleriyle hareket eden hayvanlarınkinden çok daha farklı. hayvani ihtiyaçlarını karşılamak, içindeki yalnızlık ya da boşluk hissi için bakamayacağı çocukların dünyaya gelmesini sağlayan insanlardan bahsediyor ve:”çocuklarınızı yetiştirmeniz için önce kendinizi yetiştirmeniz lazım.” diyor. ve şehvete gelince “şehvet yaşamın ve doğanın bir parçası fakat yüce bir parçası değil. aslına bakılacak olursa, yüce parçanın ölümcül düşmanıdır.” diyor. dahası da vardı, güzellerdi de. ama ben yorgunum :)
Nietzsche Ağladığında
Nietzsche AğladığındaIrvin D. Yalom · Ayrıntı Yayınları · 202453,2bin okunma
·
17 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.