Gönderi

Ne Facebook'ta, ne Twitter'da, ne İnstagram'da ve ne de 1000kitap'ta... Ne kitap okuyanlar arasında ve ne de diğerleri arasında... Hele ki reelde asla... Arkadaş, gerçekten de şöyle bir felsefik, psikolojik, sosyolojik veya edebi... Arkadaş kimse mi olmaz tartışabilecek, konuşabilecek... Herkes neden kendi dünyasında? Neden kimse kimseyi görmüyor artık? Nerede hani o eski dost meclisleri? Nerede o eski tartışma grupları? Nerede o eski buluşmalar? Hepsi yok. Hiçbiri yok. Kimse yok. İnsan yok. La oğlum kaldırın kafanızı biraz. Kaldırın da etrafınıza bakın. Her şey kitaplarda değil. Her şey beyninizde değil. Her şey hayallerinizde değil. Paylaşmadıkça okumanın ne manası var? Sormadıkça okumanın ne manası var? Anlamadıkça okumanın ne manası var? Anlamadıkça okumanın ne manası var? Evet, hepimiz kapanırız odalarımıza... Zira genelde çevremizde duyarlı kimseler yok. Zaten olsa, bı denli kaçmayız. Ama bir bakın etrafınıza. Ne zamana ve nereye kadar kaçacaksınız? Yoksa siz bulmak istemiyor musunuz? Biliyorum. Çünkü hepimiz şikayet ediyoruz. Aklı başında birilerinin, konuşabileceğimiz birilerinin olmamasından... Ama ne var ki olsa da kaçıyoruz. Sorarım size, neden? Yoksa gerçekte bulmak istemiyor muyuz? Bir şeyleri değiştirmiyorsak, hele ki kendimizi... Okumayın. Çünkü bir anlamı yok. Eminim bu ileti de boşa gidecek. Belki birkaç kişi beğenecek. Üç beş de onaylayan yorum gelir. Belki kendi deneyimini veya görüşünü yoruma yazan bir kişi çıkar. Bunlar iyi ihtimaller tabi... Bütün bunların sebebi ne? Ben söyleyeyim mi? Küçük görmekten... Çok okuyanlar karşısındakini, az okuyanlar da kendisini... Önyargı'dan hani en çok biz muzdaribiz ve şikayetçiyiz ya... Nedense toplum kadar önyargıya sahibiz. Değişin! Değiştirin! Kendinizi, algınızı... Ne başkasını hor görün, ne de kendinizi... Az mı biliyorsunuz. Az bilin. Bugün az bilin ve o az bilginizi paylaşın. Yarın daha çok bilin ve daha çok bilgi paylaşın. Korkmayın. Çok bilenler çok yanılır. Unutmayın. Çok kitap okuyan çok bilmez. Hatırlayın! Ama ne olursa olsun, ne başkasını ve ne de kendinizi küçümseyin. Son olarak, bir ders esnasında hocamızın bir sorusu üzerine sınıfta kimse cevap vermek için herhangi bir hareket yapmamıştı. O gün, "Birçoğunuzu tanıyorum ve birçoğunuzun bu soruya cevap verebileceğinizi biliyorum. Ama cevap vermek için hiçbir şey yapmıyorsunuz. Neden? Vereceğiniz cevabın yanlış olmasından mı korkuyorsunuz? Diğerleri sizinle dalga geçer diye mi korkuyorsunuz? Size bir şey diyeyim mi? Bu yaşıma kadar kesin bir şey öğrendiysem o da siz ne yaparsanız yapın millet sizinle dalga geçer. Size söyleyecek bir şeyler illa ki bulur. Bu yüzden kimseyi umursamayın. Bildiğinizi söyleyin ve yapın. Yanlışsa değiştirirsiniz. Doğruysa yapmaya devam edersiniz," demişti. Evet. Kitap okuma konusunda veya gündelik giyim kuşam tarzı konularda "Elalem ne der" sorunsalını ortadan kaldırmış olabilirsiniz. Ama kendi aranızda ve bilgi ağırlıklı ortamlarda bunu yıkamadınız. Hâlâ birbirinize bakıp, "Acaba şu konuda şöyle bir yorumda bulunsam filanca kimseler benim hakkımda be düşünür? Çok mu cahil görünürüm? Yoksa bağnaz mı derler?" türevleri sorular beyninizde şimşekler gibi çakıyor ve sizi durduruyor. Kendinizi frenlemeyin. Korkmayın!..
··
12 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
M. Emin Gezici okurunun profil resmi
Aklıma moliêre'nin şu sözü geldi "Susan bir bilgin tek bir kelime konuşamayan aptallardan farksızdır." Ve ekliyeyim, çareler aranılmadan gözükmezler. Kendi içinde biriktirdiklerini bi bilmemişliği aydınlatamayacak ve de bilmişliğiyle susuacak ise bir eşyadan pek farksız olmazlar
Mehmet Admış okurunun profil resmi
Kesinlikle. Ama insanlara bunu anlatmak zor. İnsanlar her şeyi okuyunca bitti sanıyor. Köşelerine çekilip izlemiyorlar dahi... Öylesine okumaya devam.. Nereye kadar? Paylaşmak önemli işte.. Yorum için teşekkür ederim.
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.