Gönderi

yoldaşların bağına doğru
seslen bana senin sesin iyidir. hüznün o samimi sonunda yeşeren garip otun sesidir senin sesin. bu suskun asrın boyutlarında ben, bir sokağın metindeki tasnif idraki tadından daha yalnızım. gel ve yalnızlığımın ne kadar büyük olduğunu anlatayım sana. ve benim yalnızım öngörmezdi eskiden, surların gece baskınını ve aşkın biricikliği işte bundandır. kimsecikler yok, gel işte ne olur, kaçıralım hayatı iki görüşme esnasında paylaştıralım o vakit. gel taşın halinden birlikte bir şey anlayalım. gel bazı şeyleri erkenden görelim ne olur? bak saatin havuzu yüzeyinde ateşli akrepler zamanı dönüşe mahpus kılıyor. gel ve su ol, bir kelime gibi suskun cümlemde. gel ve erit aşkın nurlu cürmünü avuçlarımda. ısıt beni! bu bildiğiniz karanlık sokaklarda ben şüphenin vuruşu ile kibritin karşılaşmasından korkarım. ben asrın beton yüzünden korkmaktayım. gel ki artık korkum geçsin kanlı toprakları vinçlere mera olan şehirlerden. çeliğin yüceldiği bu çağda bir kapı gibi aç beni yere inen armutun yüzüne. sürtünen demirlerin uzağında uyut beni bir ağaç dalı altında. seslen bana, sabah madeninin kaşifi geldiğinde. ve ben, parmaklarının arkasındaki leylakın doğumu ile uyanacağım ve o zaman, ben uyurken düşen bombalann hikayesini anlat. anlat hikayesini ben uykudayken ıslanan renklerin söyle bana, kaç martı uçtu denizin üstünden tank tekerleğinin çocuğun rüyasını çiğnediği o hengamede? kanarya sarı nida ipini hangi barış duygusuna kanarak bağladı. de bana! yoldan Benaris’e hangi masum cisimler indiler? hangi ilim, müsbet müziğe barutun kokusunu taşıdı? nasıl bir idrak ekmeğin meçhul tadından risaletin lezzeti üzerine damladı. ve o zaman ben, sıcaklığın duruşundan yansıyan iman gibi seni bir bağın başlangıcında göstereceğim.
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.