Gönderi

446 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 15 days
Ne kadar muazzam bir edebiyat eseri "Ağustos Işığı". Okuması zahmetli, ama yine de büyük keyif veren bir eser. Faulkner eserlerini doğru bir sıralamayla okuduğuma seviniyorum, zira ilk önce bu kitabı okusaydım, olasılıkla diğer eserlerine devam etmezdim, ama Ağustos Işığı'nı doğru zamanda okuduğumu düşünüyorum. Bu kitap da yazarın biçim arayışları açısından kendini hissettiren bir eser: yazarın seçimi birleşik sözcükler, uzun akışlı cümleler, zihin akışı örneği olarak cümleler arasına sıkışmış başka cümleler kitap boyunca sürüyor. Ancak hepsinden önemlisi Ağustos Işığı, Faulkner'ın betimleme gücünün zirvelerini yansıtıyor gibi: çok sayıda karakteri, bu karakterlerin iç dünyasını, sürçmelerini, düşünmelerini, korkularını bütün kitaba yayılan güçlü üslûbuyla ilmek ilmek örerek bu kadar karmaşık bir romanda öylesine net, berrak görülebilen, sezilebilen ruhsal dünyalar ortaya koyabiliyor Faulkner. İşte bu, çok büyük bir tad yaratıyor, ve gerçekten tadına doyulmuyor kitabı okumanın. Öyle ki aslında Joe Christmas, Hightower, Lena, Byron Bunch, Lucas Burch/Brown, Doc Hines vb birkaç karakterle beraber Faulkner birbiri içine sığdırılmış birkaç kitap birden yazıyor diyebiliriz: Faulkner her karakteri kendi iç dünyası, ruhsal yapısıyla güney ve güneyin ahlâki kodlarından oluşmuş mekânlar içerisinde canlı canlı anlatıyor, öyle ki bu karakterler arasında öne çıkan ve temelde kitabın hikâyesini anlattığı Joe Christmas karakteri yarı zenci yarı beyaz oluşuyla kendi kişisel tarihinde çocukluğundan yetişkinliğine dek geçen sürede öğrendiğimiz lanetlenmişliğini ve bunun bedelini ödemesini duru, berrak bir sudan bakar gibi okuyoruz, Joe Christmas'ın yanında Ses ve Öfke'deki yine kötü bir karakter olarak Jason Compton sığ kalıyor denebilir; Joe Christmas bir trajedi karakteri kesinlikle, hikâyesi çok etkileyici, kitabın böylesine şaşırtıcı bir güzellikte olmasında en büyük pay da onun hayatı, laneti, ve sürçmeleri, başaramaması, ve nihayeti elbette. Kendisini, ırkını, özünü ararken kötülüğe batan ve kötülüğe batması için senelerce usulunce eğitim görmüş bir trajedi karakteri Joe Christmas: dünyaya tükürülmüş, yüzünü silmek istediği her seferinde yeniden yüzüne tükürülen ve bu yüzden öfke dolu bir karakter: buna alışmış, şaşkınlığını kanıksamış, ama yabancılık hissi bitemeyen kaybolmuş, nefret edilmiş, aşağılanmış bir kötülük timsali. Kendi adıma edebiyatta karşılaştığım en etkileyici karakterlerden, en güzel yazılmış karakterlerden biri. "Ağustos Işığı", örneğin Ülkü Tamer'in toplama Faulkner öyküleri kitabı o müthiş "Kırmızı Yapraklar"ı okuyan birisi için yazarın ırkçılık temasını geliştirdiği bir kitap olarak görülebilir; ancak sadece ırkçılığı anlatmak değil, burada insanın yabancı ve öteki olanı anlayamama, onunla anlaşamama, onu var saymama gibi temler üzerinden insan olmak ve olamamak meselesine uzanıyor "Ağustos Işığı"; Faulkner açısından bu dünya kutsal bir sığınağın olmasını ümit ettiğimiz, ama aslında böyle bir yer olmayan, bulunmayan bir mekân, bir coğrafya: insanlar ne olduğunu anlamadıkları doğal farklılıklara, ötekiliklere kendi coğrafyaları, kültürleri, çürümüş gelenekleriyle bakarak böyle bir sığınağın var olmaması için kötülüğü büyütüyorlar diyor belki de yazar, ve Byron ve Lena karakterleriyle kapkara, kötülük dolu, karamsar bu dünyaya bir şekilde her yere, her şeye ulaşarak aydınlatacak bir ağustos ışığı hayâl ediyor, ya da öneriyor. Bu arada Murat Belge'yi tebrik etmek isterim: Faulkner çevirisi muhakkak ki her zaman zordur. Bu kitapta da bu zorluğun bir çok örneğini görüyoruz. Her şeyden önce siyahların veya güneylilerin dilinin türkçeye aktarılması sorun ve çevirmen necla aytür'ün tersine Belge dile mümkün olduğunca dokunmuyor. Bu, mekânın, tarihin doğru anlaşılmasına olumsuz bir etkide bulunuyor, dili aynı şekilde konuşan insanları okumuyoruz aslında, ama çevirmenin yapabileceği bir şey yok. Yine de arada oturmamış seçimlerle dolu olsa da, bol devrik cümleli, daha doğrusu devrilen, bitemeyen, yanlış yerlerden birbirine eklenmiş hissi veren cümleleriyle Murat Belge kitap boyunca dengesini bozmayan ve okura garip bir his veren, batan bir dil oluşturabiliyor. Bence bu, Faulkner hissi verebilen bir yaklaşım ve yapılabilecekler arasındaki en iyi seçenek. "Ağustos Işığı"nın karanlık, trajik, ürkütücü, şiirsel dilini ve dünyasını edebiyat seven bütün okurlara öneririm.
Ağustos Işığı
Ağustos IşığıWilliam Faulkner · İletişim Yayınevi · 2017254 okunma
··
376 views
Huylunun huyu okurunun profil resmi
Faulkner okumaya nerden başlamalı?
Cem okurunun profil resmi
Bence Kırmızı Yapraklar, O akşam Güneşi, Duman gibi öykü kitapları ile başlamak daha iyi. Eğer amacınız yazarı tanıyarak en iyi eserlerini bir kaç kitap sonra yani kalemine alıştıktan sonra okumaksa bence en iyi tarz bu. Özellikle Kırmızı Yapraklar ve O Akşam Güneşi öykü seçimleriyle yazarın dünyasına girmek için iyi seçenekler. Ardından bence Döşeğimde Ölürken okunabilir. O da diğer eserlerine kıyasla en rahat okunabilecek eseri. Şimdiden iyi okumalar.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.