BENİ.. BENİ BENİ.. BİHTER 'İNİ!!!
Herkes ona tutkun. Adı Leyla..
Şirin huylu.
Güzel bakışlı.
Şehla gülüşlü.
İnce belli.
Sırma saçlı.
İnci dişli.. (vs)
Ve Aslan.. (şimdilik Aslan.)
Ay yüzlü.
Servi boylu.
Yasemin kokulu..
İşte böyle başlıyor hikaye. Hem Leyla, hem sevdalısı, hem de sevdanın kendisi, eşsiz emsalsiz surette.
Hep öyle olmaz mı aslında? Sevilen hep en güzel değil midir?
Ya da güzelleşmez mi sevdikçe?
Aynı kadehten aşk şarabı içer gibi, görme duyusunda bile bambaşka bir boyuta geçerek.. (Şimdilik tabi. Sonra neyini sevmişim faslı da var.)
Aklın gözü kör olur, göremez seven Leyla 'dan başkasını. Algıda seçicilik belki de ; ne varsa onu hatırlatan, hep çevrendedir sanki. Susayınca bile içtiğin Leyla' dır. Üşüyünce sarıldığın, ya da ağlayınca gözünden akan.
İçin yanıyorsa dumanı çıkacak elbet.. Sonra ayıplanacaksın, kınanacaksın. Dünyada ne kadar hasret varsa, hepsini yüklenmiş gibi hissedeceksin.
Düşünde görmek için dualar edeceksin. Gerçekten gördüğünde ise bin ah büyüyecek içinde.
Sonra, öyle ya da böyle, hasret girecek araya. Onsuz yaşanılan günleri yaşandı hanesine yazmayacaksın. Gün, güneşin doğuşuyla hesaplanmaz mı zaten?
Kim demiş, sevgilinin görülmediği gün güneş doğmuştur diye?..
Sevdalının ismi, ne olursa olsun, Mecnun olur sonunda. Hasretin böyle dönüştürücü bir gücü vardır.
Mecnun deliye döner.
Mecnun 'un babası, oğlunu deli eden Leyla' yı ister oğluna.
Leyla 'nın babası, kızımı bir deliye mi vereyim, der. Sen okursun bulmaca çözer gibi.
İlaçlar, hekimler çare olmaz. Alır Kabe' ye götürür babası. Mecnun yine Mecnun değil mi? Orada bile Leyla 'sını ister, onun için dua eder.
Çünkü aşık, aşk halini sevendir. Kurtulmak istemez bilse de ; dert de aşktır, deva da aslında.
Var olan her şeyde ondan bir parça bulup, ona benzeyen her şeye sevdalanır. Onunla konuşur gibi konuşur cümle mahlukatla.
Mecnun ; "Leyla.. Leylaaaaa!!" diye,
Leyla ; " Mecnun.. Mecnuuuuun!!" diye, hep kendini aramaz mı aslında?
Bir de Leyla 'yı başkasına verirlerse..
"Oysa şimdi burada değil miydin? Gözümün içinde, rüyamda, hayalimde, canımda saklıydın. Ne ara gittin de başkasının oldun?" demez mi Mecnun?
Ta ki.. Bir gün sonunda Leyla' yı bile tanımaz hale gelene kadar.
Karşısına geçse de, şiirler okusa da, şehla gözleriyle baksa da,
" BENİ.. BENİ BENİ.. BİHTER 'İNİ!! "diye haykırsa da nafile.
İşte böyle...
Bilindik bir halk öyküsünü Aziz Nesin' den dinlemek keyifliydi. Bu okuduğum yedinci kitabı olmasına rağmen, bu kadar süslü ve derin bir dil kullandığına ilk defa şahit oldum. Ve bu da kitabın hikayesiyle alakalıdır diye düşündüm.
Ana karakterler Leyla ile Mecnun (doğal olarak. :)) Sonra Leyla 'nın babası, Mecnun' un babası, Abdüsselam ve Zeyt, en çok göze çarpanlar. Çok fazla kişi bulunmamakla beraber, derin analizlere de gidilmemiş. Kilit nokta olan aşkın ise sayısız ve farklı betimlemeleri mevcut.
Gözlemci bakış açısıyla anlatıldığı için her şeye dışarıdan bakıyoruz, fakat yazarın ustalığı sayesinde en ince ayrıntıya bile vakıfız.
Öyküleyici aynı zamanda destansı bir anlatımı var. Bu bir solukta okunan sıcacık hikayeyi bir de Aziz Nesin 'den dinlemelisiniz.
Keyifli okumalar.. :)