Gönderi

Vefa ve Vefat Kelimelerinin Aynı Kökten Gelmesi Üzerine
ÖLÜM VE BORCU ÖDEMEK “vefa ~ Ar wafāˀ وفاء [#wfy msd.] sözünü tutma, borcuna sadık olma, görevini yerine getirme vefat Ar wafā وفا sözünü tuttu, borcunu ödedi, görevini yerine getirdi → vefa” Biraz kasvetli bir konuyu aktaracağım, yazımın girişindeki alıntıdan anlaşılmıştır sanırım. Sevan Nişanyan'ın sözlüğünü fırsat buldukça karıştırırım. Genellikle ilginç açıklamalara denk geldiğim sözlükte bu kez iki derin kelime dikkatimi çekti. Nişanyan'ın Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü'ne göre vefa ile vefat kelimeleri Arapça'da aynı kökten geliyormuş: ''wft''kökü, ikisini de dünyaya getiriyormuş. Yukarıdaki alıntıda görüldüğü üzere ''vefa'' kelimesi ''Sözünü tutma, borcuna sadık olma, görevini yerine getirme'' anlamlarında kullanılıyormuş. Dolaşımdaki güncel dilden biraz daha farklı. Günümüzde ''eşi dostu unutmamak, onların zor zamanlarında yanında bulunmak'' anlamlarında kullanılıyor. Vefatın ilk karşılığı ise tabii ki ''ölüm'' olarak gösterilmiş. Vefa ile vefat kelimeleri arasında bağlantı kuran Nişanyan, vefatın ikinci anlamına ''sözünü tuttu, borcunu ödedi, görevini yerine getirdi'' anlamlarını eklemiş. Böylece ortalamaya uygun, alaelade bir kimliğe bürünmüş ''vefat'' kelimesi, gerçek hüviyetine kavuşmuş. Vefa ile vefat kelimelerinin aynı anneden doğmuş ikiz evlatlar olmalarının üzerine uzunca düşündüm. Vefa ile vefat arasında derin bir anlam bağı var mıydı? Var olsa bile insanlar böylesi ağır bir gerçeği bu kadar net ifade edebilirler miydi, ölümleriyle yüzleşebilirler miydi; hem de dolaşımdaki güncel dili kullanarak? ''Yüzleşebilirler miydi?'' diyorum, çünkü sokaktaki insan için bu kabulleniş çok külfetli bir zihni savaş olurdu! Ardından fark ettim ki insanlar eskiden daha bilinçliymişler, vefat etmenin doğuştan gelen bir borcun ödenişinin sonu olduğunu idrak edebiliyorlarmış. Hayatın manasını; borç ödeme, borcuna sadık olma, bu sayede rahata ulaşma, kadime/sonsuza uzanan mutluluğa erme gibi değerlerindiren birçok düşünce sistemi kurulmuş bugüne kadar. Bilinçli olarak veya olmayarak pek çok insan bu rahatlatıcı yolu bulmuş, psikolojisini rahatlatmak için hayatında denemiş. Şimdi, bu örneklerden bazılarını aktaracağım. Örnekler ve Örneklerin Yorumu 1) Oğuz Atay'ın o güzelim günlüğünde yazdıkları arasında ölüm gerçeği de vardır. Ani rahatsızlığı yüzünden kendi ölümüne yaklaşan Atay, Anadolu'nun bazı köylerinde evlerle mezarların iç içe olduğundan bahseder. Halk, mezarlarıyla/geçmişte kaybettikleri yakınlarıyla yan yana yaşıyordur. Bu dünya görüşü çok rahatlatıcı olsa gerek. Çünkü vefat edenlerle birlikte yaşamak iki açıdan fayda sağlar. Birincisi, insanlar vefat eden yakınlarından ayrı kalmazlar. Onları unutmalarına ihtimal kalmaz, daima onların yanlarındadırlar. İkincisi, insanlara ''Sevdiklerimi kaybettim, ama şükürler olsun ki yaşıyorum. Hayatımın değerini bilmeliyim. Dünyaya bir güzellik getirmeden ölmemeliyim.'' dedirtebilmesidir. Muhtemelen insanlara mutluluk enjekte ediyordur, toprakla barışmalarını sağlıyordur değil mi? Çağımızın televizyon kültürüyle yetişmiş taşra neslinin dünya görüşünü saymazsam tabii ki. 2) Hıristiyan inanışında da borç ödeme meselesi genişçe bir yer kaplamış. Doğan her insanın dünyaya suçlu sıfatıyla gelmesi yüzünden, suçunu affettirebilmek için insanların dünyaya uzunca bir süre armağanlar verebilmesi gerekmektedir. İlk günah kültü, her yerde yeterince işlendiği için İncil''den yapacağım bir alıntıyla konuyu kapatıyorum: ''Yaşamını kazanmak isteyen, onu kaybedecektir.'' 3) Dikkate değer başka bir örnek Mısır mimarisinden gelecek: Ben üniversitede okurken Mısır'a gidip incelemelerde bulunmuş bir hocam anlatmıştı. Oradaki bazı mahallelerde evlerin alt katlarında mezarlar varmış. Üst katta yaşayan ahali, alt katta uyuyan sonsuzluk yurduna göçmüş insanı unutmuyormuş. Sizi unutmadık, siz diyetinizi ödeyip bu dünyadan göçtünüz, sıra bizde, biz de sıramız geldiğinde cezamıza karşılık öngörülen kaderimizi yaşayıp bu dünyaya elveda diyeceğiz; diyorlarmış. Ölüm korkusu ancak bu kadar net mağlubiyete uğratılır. 4) Budistlerin dünyaya ödeme yapması, her zamanki olduğu gibi içsel alanda gerçekleşiyor. Aydınlanmaya ulaşan Budist'in ölümü de gelmiş oluyor. Budist yaşam tarzını anlatan bazı kaynaklara bakıldığında bazı rahiplerin bir köşeye çekilip huşu içinde öldüğü görülebilir. Gerçekten tam bir dünyayı ele geçirmişlik hali. Hakiki ruhsal aydınlanmaya ermiş bir insan için maddi hayatın ne önemi olabilir? O, yerkürede ıstırapla yaşayışının kefaretini yeterince ödedi ve gitti. Artık kimsenin erişemeyeceği, huzurlu hayatını bozamayacağı metafizik bir evrende huzurlu bir şekilde istirahat ediyor. 5) Tasavvuf, kişinin özel kıyametinin kendi ölümü olduğunu, genel kıyametinin ise İsrafil'in borusunu öttürmesiyle başlayacak büyük hengame olduğunu iddia eder. Dünya için, maddi kazançlar için çalışılmamalı. Sevdiği işi yapılıp maddi kazanç sağlanırsa kazanılan mal varlığı ya dikkate alınmamalı, insanların karakterlerinde mutasyon yaratmamalı ya da eşin dostun rızası olacak şekilde hayırlı işlerde harcanmalı. Çünkü ''Mal seni kapıya kadar, ailen ise kabre kadar takip edip dönerler.'' Mevlana'nın ölümünü Düğün Gecesi (Şeb-i Arus) ilan etmesi de -sanırım- borçları ödedik, bu fani dünyaya vereceğimizi verdik, artık gitme ve büyük şenliğe katılma zamanı, demenin bir başka türlüsü. Ne mutlu onlara. 6) Karadeniz menşeili bir Anadolu türküsündeki mısralar dikkate şayanmış gerçekten. Türküyü Marsis ismindeki bir halk müziği grubundan dinlemiştim. Türküde ''Bu dünya bir pencere her gelen bakar gider/ Güneşe çevirelim bu karanlık günleri'' mısraları geçiyor. Saf duyguların biçimlendirdiği Karadeniz insanı, hayatın niteliğine kriterlerini koymuş. Evet, bu dünya bir pencere, ama onun bir kalitesi var. Hayatın kalitesini; pencerenin eninin boyunun genişliği, yani insanların bakış açısının genişliği belirliyor. Pencereyi genişletmeli, bakış açısını genişletmeli, bu sayede ''karanlık günler güneşe çevrilmeli.'' Türküden anladığım kısaca bu. Sonuç: Başlangıçta yaptığım alıntının doğruluğunu/haklılığını savunmak için verdiğim örnekler kafi gelir sanırım. Bir insanın ölüm gerçeğini anlaması için ailesinden birinin mezarına toprak atması gerekmiyor. Hepimiz öleceğiz. Gün gelecek, kalbimiz duracak, soluk alıp verişimiz kesilecek, vücudumuz soğuk bir halde ruhsuzca bomboş kalacak. Bedenin ruhen boşalıp vücudun içi boş bir çuvala dönüştüğü o zamandan sonra insan rahata erecek. Sonsuzca ''istemek'' kalmayacak artık. Bilinç kaybolup yerini sınırsız bir bilinçsizlik durumu alacak. Böylece düşünmek, sıkıntı, kasvet, hırs gibi rahatsızlık verici envai çeşit duygu yok olup insanı huzura erdirecek. Gereksiz stres yaratmanın yanlışlığı sarhoş bir adamın mutluluğundan dahi anlaşılabilir aslında. Sarhoş adam düşünmez, çünkü bilincini devre dışı bırakmıştır. Bilinçsizlik de bir anlamda onun ölümüdür. Yazımın sonuna yaklaştığım bu cümlelerde uyumak/uyanamamak konusuna değinmeden geçemeyeceğim. Sabahları uyanmakta genellikle zorlanılır. Saatin alarminin çalması birkaç dakika ileriye ertelenir. İşte birkaç dakikalık o kısacık uyku arzusu, hayat borcunun artık ödenmek istemeyişin, diyetinin yettiğinin küçük bir simgesidir. Bilinç, dünyaya dönmek istemez. Ama borç vardır ödenecek... O borç, sonsuzluğun hissesine düşenler ödenmeden bilincimiz tamamen kararmaz. Ödemenin bittiği gün ise sınırsız bir karanlığın içindeyizdir. Ne demiş şiirde: ''İşte geldik gidiyoruz / Şen olasın Halep şehri.'' NOT: Bu yazıyı çoook yıllar önce üniversitede okurken yazmışım. Bugün şu #42615734 yazıyı yazdıktan sonra aklıma geldi. Bilgisayarın dip bucağını tarayıp buldum, buraya ekledim. Tabii o zaman neyime güvenip böylesi ağır bir konuda yazmışım bilmiyorum. Cahil cesareti olmalı.
·
75 views
Portakal Çiçeği okurunun profil resmi
Çok farklı açılardan yaklaşmışsınız olaya ve kendi fikrinizi gayet güzel bir şekilde desteklemişsiniz. Etkilenmemek elde değil. Elinize sağlık. Gençliğin o hormonlarla coşmuş zihnindeki en üretken zamanları iyi bir şekilde geçirmişsiniz demek ki, cahil cesareti demeyelim, haksızlık olur :)
Barbaros okurunun profil resmi
Teşekkürler, mutlu oldum :)
Gülbahar Aygün okurunun profil resmi
Harika bir yazıydı iyi ki okudum. Bu aralar üzerine düşündüğüm bir konu: ölüm. Farklı bir bakış açısı kazandırdı o yönden de. Teşekkür ederim.
Barbaros okurunun profil resmi
Şimdi okuduğumda yazdığım bazı kısımları sorunlu buldum. Ama denk gelince paylaşmak istedim :)
2 next answer
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.