Gönderi

·
Not rated
"kaderim kaf ile değil kef ile yazılmıştı..."
21 Haziran. Bazı tarihler vardır; üstüne kaç tane takvim eskitsen de aklının en ücra köşelerine kazınır. Yıllar geçer, saçına aklar düşer ama o tarih tekerrür ettiği gün yine aynı hızda çarpar kalbin. Hele ki âşıksan. Nitekim ki, her Âdemoğlu en az bir kere o kalp çarpıntısını yaşamıştır. Gerek mutluluktan, gerekse acıdan. youtu.be/kuCN8sDslXo "Yavuz." Başkahraman; sadık, vefalı âşık. Güzel adam. Gönlü güzel, sevdası güzel adam. İtiraf edeyim ki, bu kitabı uzun zamandır içinde bulunduğum halet-i ruhiyyem sebebiyle okudum. "İyi mi oldu?" diye sorarsanız, kurguda olsa, kendime benzer karakterlerin varlığını bilmek mutlu etti beni. Ne güzel seviyorsun adam, hep böyle sev. "Ölüm." Dünyaya teşrifime eşlik etmiştir, varlığı bende çok büyük yokluklara sebep olmuştur. Dünyaya yapayalnız gelmiş olmanın ne demek olduğunu, inanın bilemezsiniz. Eksikliğim, tam olarak dünyaya iştirak ettiğim gün ile başladı. Bu kavramın da kategorileri var; ana, baba, yâr. 'kişi sevdiğiyle beraber olacakmış annem. seni elbet yine göreceğim, bir daha ayrılmamacasına hem de.' diyerek iki cihanın varlığıyla teselli etmeye çalışmış kendini. Ama bazı yokluklara düzinelerce mersiye dizseniz de o hâlâ taş gibi oturur göğüs kafesinizin üstüne. Yıllar geçse de o ağırlık geçmez. Başka dallara tutunursunuz ama fâni dünya, ölüm her an kapınızı çalabilir. 17.08.99/ Kıyamet Yıllardır ikamet ettiğim bu şehirde, bu tarihten "Kıyamet" diye bahsediyor insanları. Gözlerindeki o korkuyu ve acıyı sanki siz yaşamışçasına hissediyorsunuz. 2013 yılına kadar depremin adını duymamış ben, bu şehirde nefes almaya başladıktan sonra bu kelimeyle yaşamayı öğrenmek mecburiyetinde kaldım. Bu seneler içerisinde çok deprem gördüm. Yerlilerinin o anları tekrar yaşadıklarını gözlerinden okudum, yüzlerine yapışan o görüntü hâlâ aklımdadır. Daha bir iki ay öncesi tekrar yaşadım aynı durumu. "İşte küçük İstanbul denirdi önceden buraya, kıyamet gününde tersi düzüne döndü şehrin. O kıyamet kızıllığını bilirim insanın içini kaldıran o korkuyu. Hâlâ daha çok korkuyoruz aynı şeyleri tekrar yaşayacağız diye. İyiydi buralar be, güzel memleketti kıyametten önce." demişti bir büyüğüm 99 Depremi'nden bahsederken. Yavuz; kalbi yarım, acısı taze. Kimsesiz Yavuz. Sevdiğiyle yaşayan Yavuz. Bana ne kadar da benziyorsun! youtu.be/O1IAn0nYiIU "O sizin kavuşmalarınız, mahşere kaldı Yavuz." Kalp, beytullahtır. Oraya sahibinden başkasını sokarsan, Sahibi alır senden. Bizzat yaşayarak tecrübe ettim. Kararınca sevmek her zaman yeğdir. Samsun'da başlayıp, Samsun'da bitmeyen bir gönül yarası. Üniversite yıllarında gönlü biri için yanar bu gencin, yıllarca gizli sever. İçten içe. Aşkı bazen içine sığmaz, kağıtlar şahitlik eder. Yıllar eskir, o mektuplar eskimez. Ucu yanık türkülere bir de mektuplar eşlik eder; "yüreğimin atışını bir zarfa koyuyorum ve senin ellerine bırakıyorum. ister sustur o yüreği, istersen kulak kesil..." Bu yılların bitimine ramak kala da ilan eder aşkını sevdiğine. Sadece "BİR GÜN" geçirirler bu aşkın özgürlüğünde. Sanırım eserin ismi de 21 Haziran tarihinden kaynaklanıyor. Geçici sandıkları ayrılıkları bir anda, bu dünya yaşamında ebediyete dönüşür. Nasip ya alın yazısına boyun eğer insan, ölümü bile kabullenmek zorunda kalır.
Mehmet Y.
Mehmet Y.
hocam, bu kitabı okumaya daha yeni başladığım gün "mendilini unutma, çok ağlayacaksın" demişti. Ne mendilimi, ne sigaramı, ne çayımı eksik ettim. Kaç paket yaktım bir sayfada sayamadım. Ağlamaksa biri bin. Teşekkür ediyorum bana beni anlattığı için, ağlattığı için değil ama :) Yüreğinize gam düşmesin. youtu.be/49EoujSzJVE "yâr yanında olmayınca, değil Samsun'a bakkala bile gidilmiyor." Bu dünya, her şeyi yarım seviyor sanırım ki her şeyi yarım bıraktırıyor. Mahşer-i mizanda tamamlanmak duası ile. Sağlıcakla kalın.
Bir Gün
Bir GünMehmet Yılmaz · Roza Yayınevi · 201259 okunma
··
47 views
Mehmet Y. okurunun profil resmi
Sevgili kardeşim... Yorum yazan ellerin dert görmesin. Sanırım sen erkek olsa idin, aynı Yavuz olurdun. Bir Gün'ü beğenmene çok sevindim. Daha evvel de yazdım, benim 23-24 yaş eserimdir. onca acemiliğine rağmen özel bir hikayesi vardır. Tekrar teşekkürler.
Nilüfer okurunun profil resmi
yaş ekseni tutuyor hocam, demek ki bu yaşlarda böyle hissediyor insan. acemilik mi? estağfurullah, bir insan sevdi miydi bu işin acemiliği kalmıyor :) Yavuz'a benzemek bir iltifattır şahsıma, ne mutlu bana diyeyim o zaman. bana çok özel şeyler hissettirdi yazdıklarınız. mektup kısmı özellikle çok ayrı bir yerde benim için. mektup iyidir mektup yazmalı sıkça :)) kaleminiz pas tutmasın, iyi günler diliyorum hocam.
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.