Gönderi

168 syf.
10/10 puan verdi
·
4 saatte okudu
Yazar Dedemizi Hiç Unutmayacağım.
Uyarı: Spoiler vardır. Bazı kitaplara inceleme yazarken çok zorlanıyorum. Yazıp yazıp siliyorum. Belleğimdeki sözcükler yetmiyor, kitabın kalbime bıraktığı duyguları anlatmaya... Ama yazmalıyım. Karakterler ülkeme giren Kemal'e hoş geldin demeliyim. Sonra o karakterlerin arasına karışıp şöyle bir giriş yapmalıyım: "Arkadaşlar bugün aramıza Kemal katıldı. Bana bütün yaşadıklarını gülümseyerek anlattı. Sizlerle de paylaşacağından eminim. Kemal'den çok şey öğreneceğiz. Sözgelimi onca yokluk içinde nasıl varsıl olunur? Düşlerin ardına nasıl düşülür? " Momo, Melodi, Küçük Ağaç, Fadiş, Sadako sevinçle el çırpacaklar. Kemal çocuk sevinciyle katılacak aralarına. Büyüyecek güzellikler yaşama... Şimdi söz Kemal'de Merhaba, ben aslında yalnızca bir Kemal değilim. Bu kitabın yazarı Muzaffer İzgü'yüm. Ben aslında yalnızca bir Muzaffer İzgü de değilim. Ben hepinizim. Ama şimdilik adıma Kemal diyelim. Başka bir öyküde Ayşe olmuş, Ali olmuş kime ne? Adana'da başlayan bir öyküm var benim. Bu öyküde varlığını her dem duyumsadığım bir de ailem var. Babam bütün olmazlar karşısında üreten, anam aklıyla direngenliğiyle babamla bir yiğit anam, abim yatağımı, sevgimi, sıcaklığımı paylaştığım abim... Derme çatma bir yuvamız var. Babam evimizin pencerelerinin yönünü her sene değiştirir. Bir sene doğuya, bir sene batıya, bir sene kuzeye , bir sene güneye... Pencere ne yandan açılırsa açılsın bizim dünyamız aynıdır aslında. Ama başkalıklarda vardır bizde, örneğin birbirimizi gıdıklayarak güldürmeyi öğrendik abimle. Bir gün babam da katıldı aramıza, kıkır kıkır güldük hem de buz gibi gecelerde. Kışın yüzü yoksula pek gülmez. Ama biz yine de güleriz her dem. Çünkü hazırlığımızı yaparız. Sözgelimi kömür tozunu su ile karar, kışlık kömürlerimizi hazırlarız. Babam gaz tenekesinden sobamızı yapar. Anam, bu çok ağır diye söylenir. Babam da "Yenenle yanana dağ bile dayanmamış, küçük soba yapsam yakacak dayanmaz." der. Bir de bulgur kaynatırız kış için. Elektriğimiz suyumuz yazında yoktur zaten. Gaz lambamız vardır bu işimizi görür yaz kış. Bir de bahçemizde su tulumu vardır. Nar ağacı da bahçemizde. Narları Münevver Hanım'a götürürüz her kış başı rüşvet niyetine. Bizi evden kovmasın diye. Bir de boynumuzu bükeriz ki yoksul olduğumuzu anlasın iyice. Ne yapalım biz boynumuzu bükmeden merhamet göstermez o da hiç. Büyüyünce öğretmen olmak isterim. Bunun için derslerime sıkı sıkı çalışırım. Bu amacım olmasa okula gitmek istemem. Çünkü diğer çocuklar gibi ayakkabım yoktur benim. Bir gün babam yırtılan ayakkabımın altına kalın bir tahta çaktı, Yürürken tak tak diye ses çıkartıyor. Çocukların fıkır fıkır gülmeleri olmasa hiç umursamam ya. Olsun yine de umarsamam, tahtaya kalkarım gururla. Bir gün ağladım ama onların karşısında. Jale'nin cicili bicili kalemi kaybolmuş benden bildiler. Küçüçük kalemimi sonuna dek kullanayım diye babam tepesine kamış takmıştı, bu yüzden kalemin benim aldığımı söylediler. Boncuk boncuk akıttım gözyaşlarımı. Ertesi gün Jale buldu kalemini, bana vermek istedi ama almadım. Benim kamışlı kalemim var. Ne yapayım?! Ne istersin derseniz eğer, hep uzaktan izlediğim renk renk balonları anlatırım size. Balona verecek paramız olmadığı için düşerim baloncu amcanın peşine. Kestiririm gözüme en büyüğünü. Çocuklar o balonu alır diye ödüm kopar, almayınca bir sevinirim bir sevinirim. Yine bir gün baloncunun arkasına takıldım. Tam o sırada baloncunun birkaç balonu uçtu uçtu, Ulu Caminin yanındaki ağacın taa tepesine kondu. Baloncu beni çağırdı: "Bu balonları alırsan birisi senin."dedi Balonların içinde kırmızı balonum da var. Çıktım hemen ağacın dalına. Bütün balonları elimle kavradım. Ama yaramaz yel kırmızı balonumu götürdükçe uzağa götürdü. Baloncu amca: "O kalsın." deyince indim aşağıya. Sarı balon da olur diye geçiriyordum içimden. Baloncu senin balonun ağacın tepesinde deyip bir tane bile vermeden gitti. Koştum annemin yanına ''Anne."dedim "Benim de balonum var. Ulu caminin yanındaki ağacın tepesinde." Ertesi gün gittim yine, balonumu göreyim diye, yok olmuş patlamış. Ağladım balonumu göremeyince. Bir gece babamın da ağladığını gördüm. Durun anlatayım size. Gece biz uyurken evimizi sel bastı. Eşyaları kurtarmaya çabaladık. Ama çiçekli yastığımı aldı gitti su. Evimiz de yıkıldı. İşte o gece ilk kez gördüm babamın ağladığını. Ama gözyaşları aktı gitti taa sel gibi. Sonra masmavi oldu gök gibi. Bu olaydan sonra bir süre arkadaşım Seyit'te kaldık. boş da durmadık. El birliğiyle çalıştık çabaladık. Ben ne çok iş yaptım bir bilseniz. Darı sattım. Sinemaya gelenlere gazoz sattım, limonata sattım, karpuzların yüklenmesine yardım ettim. Hepimizin parasını bir güvecin içinde biriktirdik. Bahar gelince bizim de evimiz olsun, leğende değil sıcacık hamamda yıkanalım istedik. Münevver Hanım'a boyun bükmeyelim diye bir yuva yaptık kendimize. Artık kimse çıkın gidin diyemeyecek. Yağmurda su da almayacak evimiz. Yine güleceğiz birbirimizi gıdıklaya gıdıklaya. Hem de en koyu en soğuk gecelerde. Not: Muzaffer İzgü'nün yaşam öyküsünü anlattığı bu kitabı sizlere de öneririm. Zıkkımın Kökü kitabında da yaşam öyküsünü anlatıyor. O kitabın filmi de var. Buraya bırakıyorum lingi. youtu.be/txhKn4xyLho "Çöz oğlanın ipini avrat. Çöz gitsin. Bir şey olmaz. Ben onları hayatın her türlü rezilliğine alıştırdım."
Ekmek Parası
Ekmek ParasıMuzaffer İzgü · Bilgi Yayınevi · 2014805 okunma
··
572 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.