Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

88 syf.
·
Puan vermedi
İşte ben. Süleyman Koç. Memur oldum herkesi sevindirdim. (32) Hafız olacaklar bankacı oluyor. Doktor olacaklar cellat. Gece ışıklarla gündüz oluyor. Gündüz yapılacaklar geceye kalıyor. Göçmen kuşları, yerleşirken bir ağaç dalına kediler göç ediyor. Gökyüzü mavilikten vazgeçip, ışıklara bürünüyor. Lunapark, çocukların hayali olmaktan çıkıp, kaosa sürükleyen düzen olma görevini üsteleniyor. Her şey bir şey olmaktan çıkıp, başka bir şey oluyor. Herkes başkalaşıyor. Başkalaşmak tek tipleşmek manasına geliyor. Mana kelimesini bu cümle dışında bir yerde kullanmak ise yasak! Maaş günü akşamı, lunaparka gidiliyor. Ağaçtan kaçıp, ışığa sığınılıyor. Her şey güzel ilk saatlerde. Atlı karıncalar, çarpışan arabalar çığlık çığlığa çağırıyor bizi. Koşarak gidiyoruz bu davete. Dönme dolaba ayıp olmasın, ona da gidiyoruz. Dönüyoruz, dönüyoruz, dönüyoruz.... Sonu gelmeyecek gibi gözüken bir döngüye giriyoruz. Bir anda duruyor dönme dolap. İniyoruz. Sağımızda atış alanı... “ödül kazanacağız, hadi gidelim” diyoruz. “Fırını olacak Zinnure’nin” diyoruz. Gidiyoruz. Iskalıyoruz ama pes etmiyoruz. Lunapark hırsı öğretiyor bize. Bir daha... bir daha... en sonunda vuruyoruz. Fırın bizim. “Hırs kazandırır” diyoruz. Kurala uyan, daha çok kalıyor oyunda. Lunapark daha çok seviyor bizi. Sonu gelmeyecek gibi bir sıraya sürüklüyor. “bekleme yapma” “hadi be kardeşim” “yürüsenize ulan!” sesleri duyuluyor her yandan. Acele ediyoruz. Elimizde koca fırın, kucağımızda Fatma. Lunapark koşmayı öğretiyor bize. Koşup hiçbir şeye yetişemeyeceğimizi bilmiyoruz henüz. Yeni öğrendiğimiz şeyi uygulamaya koyuluyoruz hemen. Koşuyoruz, salona doğru. Hızımızı alamıyoruz, salondan da başka yöne doğru koşuyoruz. Fırın gittikçe ağırlaşıyor. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Çıkış, çıkışı bulmalı. Çıkış derken Yorgancı Yaşar aklımıza geliyor. Çiçekleri ile konuşuyordur şimdi, diye geçiriyorum içimden. Aranıyoruz bir süre kendi kendimize. Gururumuzu yenip, birilerine sormaya karar veriyoruz. Bilmiyoruz henüz; polisinden tut da yırtık ceketli ihtiyar amcaya kadar herkes lunaparkın bir parçası ve onlarda bilmiyor çıkışı. Bilmiyoruz, oysa Lunapark her şeyi bilebileceğimize inandırmıştı bizi. Polis, yorgancıya benziyor biraz. Bizimle arıyor çıkışı. O da bulacağımıza inanıyor. İçimizdeki küçücük inanç yorgancıyla geçen günlerden kalma. Bilmiyoruz bunu. Bilsek kaynağın yorgancı olduğunu, bilsek o günlerin güzelliğini gecenin on birinde burada olmazdık. Sağa bakıyoruz, sola bakıyoruz. Her yerde çadırlar, her yerde ışıklar. Işıkların söndüğü bir taraf görüyoruz. Çıkış orada olmalı diyoruz. Prefabrik birkaç yapı ve koca koca duvarlardan başka bir de adam görüyoruz orada. Çıkışı arıyor olmasınız dedikten sonra acı acı gülüyor bize. Şarteri kaldırıp, ışıkları açıyor. Donup kalıyoruz bir süre. Ama umudumuz var hala. Eski zamanlardan kalma direnme gücü içimizde. Aramaya devam ediyoruz. Kalabalık gittikçe çoğalıyor. Çadırlar gittikçe çoğalıyor. Gün ağarmaya başlıyor... Yeni biletler gerek. Daha çok para... Kalabalık yineleniyor. Yeni gelenlerin gidenlerden bir farkı yok. Çıkış mı? Buradan çıkış yokmuş, geç anlıyoruz..
Bu Böyledir
Bu BöyledirMustafa Kutlu · Dergah Yayınları · 20227,6bin okunma
··
404 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.