Gönderi

152 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
İnsan neden bilgisi büyüdükçe yanılgıya düşme ihtimalinin de büyüdüğünü bir türlü anlamak istemez? Neden kendine güveni arttıkça kendi görüşüne karşı olan her şeye karşı itimadı küçülür? Reis Bey bu dediklerimin vücut bulmuş hali işte. Ağır ceza hakimi bir bey… Kanunları her şeyin üstünde tutan, görmediğine inanmayan, kendi bildiği yoldan sapmayan, “Merhamet suçtur, hem de idamlık.” diyerek merhamet, vicdan, acıma gibi duyguların insanın önüne engel çıkarmaktan başka bir işe yaramadığını düşünen somut gerçeklik denizinde boğulmuş bir Reis… Kendi bildiklerinden o kadar emin ki ceza felsefesinin “bir masuma kıymaktansa, bin cürümlüyü cezasız bırakmak yeğdir.” görüşünü “cemiyette bir ferdi korumak için, bin kişiye idam gömleğini giydirmekten kaçınmamalıdır.” diyerek tersleyecek kadar kalbini mühürleyebilmiş. Vicdanı yok, merhameti yok, acıma duygusunu geçtim ruhu bile yok. Ömrünü ruhsuz bir bedenin içinde mesleğinden daha katı kalbiyle dava dosyalarına at gözlüğüyle bakarak harcamış ve sonunda sıradan bir insanın bile görebileceği bir gerçekliğe sırtını dönerek adaletin oyuna getirilmesine izin vermiş. Suçsuz bir insanın idamına sebep olmuş. Kalbi sağır olan bir insana nasihat etmek boşunadır, musibetini görmeden ne aklı başına gelir ne de kalbi dinlemeyi bilir. Ancak “kalp dünyanın en sert ve en yumuşak madenidir” der Necip Fazıl. “Ateşini bulsun, hemen değişir.” O ateş kalbi erittiğinde uğruna savaştığınız ve karşısında duvar gibi durduğunuz bazı şeylerin ne kadar afaki olduğunu anlarsınız. Kararan kalbinizin gözü açılır ve önceki körlüğünüzün ödenmesi gereken bedelini azap çekerek ödersiniz. Tabi bir vicdanınız varsa… İşte Reis Bey telafisi olmayan bir hata yaparak bu anlattıklarımı bir bir yaşıyor ve öyle bir azap çekiyor ki okurken sizin de onunla birlikte kalbiniz eriyor. Yine de Reis Bey vicdanının sesini geç de olsa duyabildiği için şanslı bir karakter. Bu olay neticesinden ders çıkararak önyargılarından kurtuluyor ve insanları dinlemeyi, onlara merhamet etmeyi öğreniyor. Çektiği azap hiç geçmese de affetmeyi, yardım etmeyi, vicdanının sesine kulak vererek ağlamayı, önyargılarından kurtulup hakikati anlamayı öğreniyor. Taş kalbini kastederek “ Taş öğrenir ağlamayı da akrep öğrenmez mi?” diyip kumarhanedeki insanlardan bir gözyaşı çetesi kuruyor. “ Gelin çocuklar, kumar masasına dizilip hep beraber ağlayalım! Sebep mi istiyorsunuz? Çok! Gündüzün bitişinde gece, düzlüğün yanında uçurum var diye… Gençliğin ötesinde ihtiyarlık, kavuşmanın berisinde ayrılık, ekmeğin ucunda açlık var diye katıla katıla ağlayalım! … Ağlayanlardan olmak varken ağlatan olmak reva mı?” diyor ve okurken sayfalardan çıkıp kalbi olanların kalbine dokunuyor bu sözleriyle. Siz ağlar mısınız bilemem ama ben merhametin en büyük hakkımız olduğunu anladım bu kitapla. Eminim size daha birçok şeyi hatırlatacak kitabın devamı. Bunu bir an önce anlamanız için kitabı alıp okumanızı tavsiye ediyorum. Şimdiden keyifli okumalar :)
Reis Bey
Reis BeyNecip Fazıl Kısakürek · Büyük Doğu Yayınları · 20088,2bin okunma
·
20 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.