"Evde Osmanlı, okulda Avrupalı. Sonra benim gibi samimiyetsiz insanlar yetişiyor."
-Oğuz Atay-
Sessiz Ev, Orhan Pamuk'un Cevdet Bey ve Oğulları'ndan sonra yazdığı ikinci eseri. Yani yazarın gençlik romanlarından. Pamuk'un kitaplarını kronolojik sırayla okuduğum için romancılıkta nasıl olgunlaştığını, nobele giden basamakları nasıl çıktığını daha iyi gördüğümü söyleyebilirim.
1983 yılında yazılan kitap, Meşrutiyet dönemi ile 1980 darbe öncesi zamanı anlatmaktadır. Olaylar, üç kardeşin yaz tatilinde babaannelerini ziyaret ettikleri 1980 yazında geçsede, asıl anlatılan Osmanlı'nın yıkılma sürecinden sonraki 80 yıllık zamandır.
Kitapta beş farklı anlatıcı var. Bu kişiler, her bölümde özne anlatıcı şeklinde kendi gördüklerini ve hissettiklerini bize anlatıyor. Anlatımda bilinç akışı tekniği kullanılmış. Her romanında farklı bir anlatım biçimi kullanmaya çalışan yazarın bu anlatım biçimini çok sevdim. Yaşanan aynı olayların her bölümde farklı bir anlatıcı tarafından, farklı bir şekilde yorumlanması romana özgünlük katmış. Kitap postmodern bir roman. İlk kitabı Cevdet Bey ve Oğulları'nda görülen postmodern izler bu kitabında belirginleşmiş bir şekilde karşımıza çıkıyor.
Kitap, bu beş anlatıcının kendi iç dünyalarında hesaplaşmalarını ve bu yüzden topluma yabancılaşmalarını konu alıyor. Sessiz ev, geçmişten gelen sırlar ile dolu ve bu sırlar ilk bölümden itibaren okuyucuyu içine çekiyor. Bölümler geçtikçe bu sırlar çözülüyor gibi olsa da yeni düğümler ortaya çıkıyor. Biz de bu düğümleri; ölmek üzere olan bir babaannenin, evin cüce uşağının, devrimci genç bir kızın, ülkücü bir lise öğrencisinin, alkolik bir tarihçinin ve ölmüş bir dedenin gözünden çözmeye çalışıyoruz.
Kitap, Türkiye'nin doğu ile batı arasında nasıl sıkışıp kaldığını anlatan güzel bir eleştiri örneği. Pamuk, yıkılan Osmanlı, ardından başlayan modernleşme süreci ve yaşanan çarpıklıkları eleştirmiş. Kitapta, Cumhuriyetçi-Osmanlıcı, ilerici-gerici, ülkücü-devrimci, muhafazakar-laik gibi ters ideolojiler üzerinden anlatılan bir Türkiye gerçeği var. Aslında günümüzün özeti. Pamuk, eski de kalamama ama yeni de olamamanın getirdiği sancıları anlatıyor. Aslında bu zıtlıkkar üzerinden 80 darbesinin hazırlanış sürecini gözler önüne seriyor.
Okuduğum ikinci Orhan Pamuk kitabı. Bu iki kitabının da okunmasının ve anlaşılmasının kolay olduğunu düşünüyorum. Daha önce "Benim Adım Kırmızı" kitabını okumaya başlamış ama muvaffak olamamıştım. Tabii o zamanlar postmodernizme çok uzaktım.Cevdet Bey ve Sessiz Ev kitaplarını, Orhan Pamuk kitaplarından gözü korkanlara başlangıç kitapları olarak tavsiye edebilirim.
Herkese keyifli okumalar.