Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

550 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Latin Amerika’nın yirminci yüzyıl siyasi tarihinde sayısız diktatör gelip geçmiştir ancak bunlardan hiçbiri Rafael Leonidas Trujillo Molina kadar adından sıkça söz ettirmeyi başaramamıştır. Pek çoğumuzun belki ilk kez duyduğu bu uzun isimli faşist ve diktatör zat, Dominik Cumhuriyeti halkının başına kâbus gibi çökmüş, ismi kadar uzun bir süre onlara cehennem hayatı yaşatmıştır. Keşke ölüm anında çektiği acılar da ismi kadar uzun sürseydi! Hafızalardan kolay kolay silinmeyecek bu kişi ne yapmıştır peki? Öncelikle kitabın isminden başlayalım. Perejil (İspanyolcada maydanoz demek) kelimesinde “r” harfini telaffuz edemeyen 20 bin zenciyi katletmiştir. Bunun altında yatan sebepler tarihi kaynaklarda yerini muhafaza ediyor. Bu katliamın adı da Teke Şenliği olmuş. Bu örnek bile onu anlatmaya yeter sanırım. Trujillo, halkına Dominik erkeklerinin alfa erkeği olduğunu, erkeklerin kadınlardan üstün olduğu bu yüzden kadınların erkeklerin her türlü fantezisine boyun eğmesi gerektiği fikrini aşılamıştır. Diktatörlüğü boyunca sayısız cinayete imza atmış, yolsuzluğun ve rüşvetin her türlüsüne bulaşmış, kendi çıkarları için her türlü manipülasyona başvurmuş ve tüm bunlardan çok daha kötüsü yaşı ne olursa olsun istediği kadına barbarca sahip olmuştur. Kadınlar Trujillo’nun iktidara geçtiğinden beri onun gerçek kurbanları olmuşlardır. 31 yıllık iktidarlığı sırasında hakkında olumlu hiçbir şey söylenemeyecek kadar kötü biri olmuştur. Mario Vargas Llosa’nın bu kitabında kimden bahsettiğini söylemeye gerek yok sanırım. Llosa’nın kendine özgü tarzı bu kitapta da karşımıza çıkıyor. Kitapçıdan alıyorsunuz bir kitap, eve gelip okumaya başladığınızda birden fazla kitap okumuş oluyorsunuz. Yazar burada birbirinden ayrı gibi görünen üç hikâyeye yer veriyor. Böyle yapmakla yazar bu üç hikâyeyle Trujillo iktidarını farklı bakış açılarından sunuyor. Olayları tek taraflı değil, pek çok karakterin bakış açısıyla öğreniyoruz. Hal böyle olunca kitap biraz karışıyor. Aslında ilk bakışta karmakarışık bir kitap gibi görülse de okumaya devam ettikçe yazarın neyi söylemeye çalıştığını anlıyorsunuz ve bir sonraki bölümü merakla beklemeye başlıyorsunuz. Kitap ilerledikçe tüm hikâyeler birbirine yaklaşıyor ve sonunda bir bütünlük oluşturarak birleşiyor. Çok fazla yan kişi ve olay olması da okumayı biraz zorlaştırabilir. Bunun için okuma esnasında en azından isimleri unutmamak adına not tutmanız faydalı olacaktır kanımca. İlk hikâye Urina Cabral’ın hikâyesidir. Belki romanda kurgu sayılabilecek tek hikâye budur. Urina 35 yıl sonra ülkesine, Santa Domingo şehrine döner ve yaşadıklarını okuyucuyla paylaşarak geçmişiyle hesaplaşır. Geçmişin bir değerlendirmesini yapar. Babasına olan nefreti, ülkeden kaçışı, neden evlenmediği gibi pek çok kişisel bilgiyi öğrendikçe Dominik kadınlarının yazgısını daha iyi anlayabiliyoruz. Aslında Urina’nın hikâyesi Trujillo iktidarındaki tüm kadınların hikâyesidir. Urina da bu gücün bir kurbanıdır. İkinci hikâye Trujillo’nun hikâyesidir. 30 Mayıs 1961 tarihinde geçen bu hikâyede Trujillo’nun sabah uyanmasından gece yarısı uğrayacağı suikasta kadar hayatından bir güne şahit oluyoruz. Trujillo bizle 31 yıl boyunca ülkeyi nasıl yönettiğini, neleri feda ettiğini, tüm icraatlarını, ailesiyle olan ilişkileri, annesine olan düşkünlüğü, sıkıntıları, temizlik hassasiyeti gibi özel hayatına dair önemli detayları paylaşıyor. Burada okuru en çok meraka düşüren şey ise yazarın Trujillo hakkında bu kadar çok bilgiye nasıl ulaştığı sorusudur. Belki kurgu, belki değil ama okur bunu tarihi bir gerçekmiş gibi okuyor. Trujillo artık bedenine, düşmanlarına, ülkesine ve halkına söz geçiremez olmuştur. Trujillo kendini Dominik Cumhuriyeti’nin kurtarıcısı ve halkın sahip olduğunu her şeyin gerçek sahibi olarak görür: kadın, çocuk, mal, mülk ve yaşam. Trujillo kendine yakın olan adamlarını çeşitli şekillerde onların sadakatini sınar ve onlara çok zor görevler yükler. Özellikle Trujillo için çalışan bir erkeğin kızını ya da eşini ona sunmama gibi bir seçeneği yoktur. Seks onun için gücün bir simgesidir. Seks aynı zamanda baskı için kullanılan bir araçtır. Üçüncü hikâyede Trujillo’ya suikast hazırlığı içerisinde olan 7 kişinin farklı hikâyelerine tanık oluyoruz. Bu eyleme onları iten sebepleri kitap ilerledikçe korku ve dehşetle öğreniyoruz. Diktatörlüğün olduğu yerde 3 grup insan vardır: gerçek inananlar, ikili oynayanlar ve muhalefet olanlar. Çoğunluğu da son gruptakiler oluşturur. Trujillo yanlıları kendisini “şef”, “ekselansları” gibi isimle çağırırken, düşmanları ise ona “teke” lakabını takmıştır. Bu 7 kişi de daha önceden Trujillo’ya hizmet etmiştir ve kendilerini yıllardır pek çokları gibi Trujillo’ya adamış, önce sevgi sonra korkuyla boyun eğmiş, karşılığında hiçbir şey alamamış, aldatılmış bir küskünler grubudur. Her birinin ayrı bir hikâyesi vardır. Bu anlatılarda Dominik Cumhuriyeti’nde maruz kaldıkları haksızlıklar ve adaletsizlikler, kısacası Trujillo rejiminin bir portresi çiziliyor. Riskin farkındadırlar ve canları pahasına ülkeyi bu tirandan kurtarmayı kendilerince ilahi bir görev gibi görmektedirler. Suikast gerçekleştikten sonra kitapta zaman ileriye doğru akmaya başlıyor ve sonrasında ülkede meydana gelen siyasi olaylara ve suça karışan herkesin yakalanışa ve korkunç şekilde idam edilişine kadar daha pek çok olaya tanık oluyoruz. “Teke Şenliği” her şeyden önce diktatörlüğün ne olduğunu öğrenmek isteyenler için müthiş bir referans kitabı. Diktatörlüğün pençesinde bir ülkeyi tasvir eden yazar teke şenliğini şenlik olmaktan çıkartıyor, bunu adeta bir şölene, edebiyat şölenine dönüştürüyor. Okuduklarım içinde yazarın en iyi kitabı!
Teke Şenliği
Teke ŞenliğiMario Vargas Llosa · Can Yayınları · 20191,040 okunma
··
638 görüntüleme
K. okurunun profil resmi
İncelemeleri dahi bu kadar ürperten bir kitap kim bilir nasıldır... Kaleminize sağlık.
N okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Yazarın bence en güzel eseri, mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum Kübra Hanım.
3 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.