Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Aydan Geniş der ki;
Bu yaşımda ben; İnsanların dış görüntüsüne verdiği önem kadar içinin görünmeyen yerlerine önem vermelerinin daha gerekli olduğunu biliyorum... Beş duyumuzla birlikte düşünebilmenin de yaradanın bize bahşettiği en önemli duyu olduğunu biliyorum... Hiçbir şeyi akıl süzgeçimizden geçirmeden kabullenmemeyi ve özgürlüğümüz için direnmek gerektiğini biliyorum... Mensup olunabilecek en güzel dinin, güzel ahlaklı, vicdanlı ve merhametli olabilmek olduğunu biliyorum... Herkes kendi kafasının içini temiz tutsa dünya daha güzel bir yer olacak biliyorum... Aynı noktaya baktığımız o insanla aynı şeyi görmüyoruz biliyorum... Gece ne kadar karanlık olsa da ertesi gün mutlaka güneşin doğacağını biliyorum... Her zaman bir çıkış yolu olduğunu biliyorum... Onu bunu suçlamanın anlamsızlığını, çünkü insanın sadece kendi tercihlerini yaşadığını biliyorum... Etrafımıza yaydığımız enerjinin bizim çekiciliğimize ya da iticiliğimize neden olduğunu biliyorum... Gözleriyle gülmeyen hiç kimsenin gerçekten gülmediğini biliyorum... Çok konuşmanın değil, susup dinleyebilmenin değerli olduğunu biliyorum... Kimse bizden ya da bir başkasından yana değil herkes kendinden yana, biliyorum... Siz ne derseniz deyin, ne yaparsanız yapın insanlar sizi görmek istedikleri gibi görüyorlar, anlamak istedikleri gibi anlıyorlar, anlatmaya çalışmanın anlamsızlığını biliyorum... Sessiz duran insanların içlerinde kopan fırtınaları da görebiliyorum... içimden gelen ‘bundan uzak dur’ sesine kulak veriyorum. İçimdeki sese hep güvendim, o doğruyu söyler çünkü, biliyorum... Birisi leb dediğinde hep anladım ne demek istediğini... sustuğunda da... ve ben sustuğumda da niye sustuğumu anlayan, geldiyse yanıma beni kazandı. Beni kazanmak istemeyenin de üzerinde durmuyorum... Üzerinde durmanın anlamsızlığını biliyorum... Hiç kimse bana altın tepside sunmadı hayatı... kendimi bildim bileli, düşmedim ama sendelediğim zamanlarda üstümü başımı düzeltip daha bir sağlam bastım yere, daha sıkı sarıldım kendime ve sevdiklerime... üzülsem de geçecek şeylerin üzerinde çok durmuyorum. Geçecek çünkü, biliyorum... Kimin samimi, kimin içten içe haset beslediğini ve ‘mış’ gibi yaptığını biliyorum... Olmayan şeylerin üzerinde durmuyorum. Zorla hiçbir şeyin olmayacağını, oldurmaya çalışmanın anlamsızlığını biliyorum... Bir şeyi yürekten istediğimde bir gün o şeyin yoluma çıkacağını ve onu muhakkak elde edeceğimi biliyorum... Karşılıklı ya da yan yana oturduğumuz çok az insan can kulağı ile dinliyor bizi, o yüzden çok anlatınca, çok anlaşılmayacak, biliyorum... Sevginin sözlerde değil davranışlarda gizli olduğunu biliyorum... Para ve çıkar ilişkisinin olduğu yerde gerçek sevginin var olmayacağını biliyorum... Karşımızdakini sevmek karşımızdakinin yüreğiyle ilgili değil bizim yüreğimizle ilgili, biliyorum... Kendini beğenmişlikle kendini sevmenin farklı şeyler olduğunu, kendini sevmeyen insanın bir başkasını gerçekten sevemeyeceğini biliyorum... Çekicilik denen şeyin kendine güven ve içtenlik demek olduğunu biliyorum... Kimseye kin tutmuyorum... ama gidenlerin peşinden de koşmuyorum... gelmek isteyen olursa da eskisi gibi güvenle kucaklayamıyorum... çünkü eskisi gibi olmayacak, biliyorum... Hayatımda yer açmam gerekenleri de, hayatımda haddinden fazla yer kaplamış olanları da, biliyorum... İnsanlar için hep iyilik düşündüm, düşünüyorum... lakin sevgimi herkese değil sadece hakedene sunuyorum... benim için iyiliği kimin samimi şekilde istediğinin ayrımındayım... benim iyiliğimi istemeyenin de iyiliğini istiyorum... ama benim iyiliğimi istemeyenin hayatımda da yerinin olmadığını biliyorum... Kendisi gülemediği için başkalarının da ağlamasını isteyenlerin olduğunu biliyorum... Kimseden bir şey beklememenin verdiği rahatlık var bir de... pazarlıksız, şartsız, içinden geldiği gibi paylaşmak... sevgiyi, ilgiyi, bilgiyi, yardımı, verebildiğin her şeyi... şartsız olanın değerini biliyorum... Herkesle iyi olmadım hiç bir zaman, hep o dokuzuncu köyden kovulan oldum... doğru bildiğimi her zaman insanların yüzüne söyledim. Yüzün(-m)üze konuşacak cesareti olmayanların iki yüzlülüğünü de biliyorum... Her zaman kendimdim, kimse değildim, kimse olmayayı ve içimdeki kendimi geliştirmeyi, sadece kendim olabilmenin değerini biliyorum, kimse olmamayı tercih ediyorum... Bu zamana kadar sağlıklı geldiysem eğer, bundan sonrasında sağlıklı yaş almak çok daha kıymetli, biliyorum... Bir tek sevdiklerim üzebilir beni... sevmediklerimin de ne dediğinin de, ne yaptığının da üzerinde durmuyorum. Tek bir hayat varsa eğer yaşanacak ona buna üzülmekle harcanmayacak kadar değerli olduğunu biliyorum... Ayaklarımız bizi istediğimiz yere götürdüğü sürece, içimizdeki sevgi ışığı sönmediği sürece, her gün her şeye sanki ilk defa görüyormuş gibi aşkla bakabildiğimiz ve eskisi kadar keskin göremese de gözler, gönül gözümüzle iyiyi, güzeli görebildiğimiz sürece genciz... mutlu, sağlıklı, neşeli nice güzel yıllar, aşılmamış yepyeni yollarda hep iyiye hep güzele denk gelmeyi diliyorum...
·
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.