Gönderi

Dünyada, gerçek felaketlerden o kadar çok var ki, bunların sayısını, beraberinde yine gerçek olanlarını getiren hayali felaketlerle artırmaya hakkımız yok; ama söz konusu aptalca ve kötülükçü önyargı tam da bunu yapmaktadır. Hatta, bu yüzden, hükümetlerin ve yasa koyucularının, askerde ve sivil yaşamda, tüm dayak cezalarının kaldırılmasına gayretle çalışarak bu boş inancı körüklemelerini kınamam gerekiyor. Böyle yapmakla insanlığın yararına davrandıklarını sanıyorlar; oysa, zaten birçok kişinin kurban gittiği o doğaya aykırı ve uğursuz kuruntuyu pekiştirmek için çalışmakla tam tersini yapmış oluyorlar. En ağır olanları dışında tüm suçlarda, insanın aklına ilk gelen ve bu yüzden en doğal olan cezalandırma yöntemi, dayak atmadır: Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötek olacaktır; cezalandırılabileceği bir mülkü bulunmayan ve görevi gereği gereksindiği özgürlüğüne yönelik ceza verilmesi cezalandıranın da zararına olacak bir kimseyi, ölçülü bir dayakla cezalandırmak, ucuza mal olduğu kadar doğaldır da. Buna karşı, "insan haysiyeti"ne ilişkin net kavramlara değil, yine yukarıdaki uğursuz inanışa dayanan boş sözlerden başka hiçbir neden de öne sürülemeyecektir. Konunun temelinde bu inanışın yatmasının adeta gülünç bir başka kanıtı da, kısa süre önce bazı ülkelerde, orduda, dayak cezasının yerine tıpkı bunun gibi, bütünüyle bedensel bir acıya neden olan, ama onur kırıcı ve küçük düşürücü olmadığı düşünülen kazığa oturtma cezasının geçirilmiş olmasıdır.
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.