Son zamanlarda okuduğum en samimi ve buruk şiir kitabıydı. Bunun yanı sıra şiirlerin her biri farklı şeyler hissetmeme ve sorgulamama sebep oldu. Umarım okuyan herkese aynı şeyleri hissettirir.
.
.
.
Dışarıda zalimlerle mazlumlar arasında
kıyasıya bir atom savaşının sürdüğü
gökyüzünün radyoaktif şimşeklerle biçildiği
uğursuz bir gece
boyu bir karış
sakalı boyundan uzun bir cüce
beyaz mumların
portakal renkli ışıkları altında
tırmanarak Ömer Hayyam'ın meşin kaplı rübaiyatının üstüne bana şunları söyledi
«ancak uyanıkken görebileceğin bir düştür mutluluk
ya da küçük ve acı
bir şakasıdır yaşamın -yaşadığın sürece-
ve ardından mutlaka yalnızlık gelir
ve en acıklı yalnızlık biçimi
yaşamda anıların zengin kalabalığında
yalnız yapayalnız kalmaktır.
yaşam ise kimi zaman
umutsuz bir düştür
tıpkı mutluluk gibi
bir kaynak suyu gibi
berrak/yumuşak
ve ışıl ışıl
ve bir okyanus kadar korkunç ve ıssız
kolay kazanılır/ güç yitirilir
güç yitirilir l kolay kazanılır
Varoluşun ta kendisi gibi
olasılık aritmetiğindeki rastlantı oranı gibi
mutlu suskusu içinde Buda'nın
soylu ve olgun
gülümsemesindeki düş gibi kendi gibi
hiç üzme kendini
cellat ile kurbana benzer yaşam da
ayrılan yollar suç
Senin değil onlarınsa olamaz zaten/
suç ve ceza yoktur
doğmak/
ne kadar doğru ve haklıysa
ölmek de o kadar gerçek ve doğrudur»
ve boyu bir karış
sakalı boyundan büyük cüce
bunları söyledikten sonra
dehşet ve korku içinde bırakarak beni
birden atladı meşin kaplı kitabın üstünden yere
kıbleye çevirdi yaşlı ve yorgun yüzünü
ve ansızın zaman içinde yok olup gitti