Gönderi

556 syf.
·
Not rated
·
Read in 21 days
Emile Zola’yı edebiyat derslerinden naturalist akımın temsilcisi olarak tanırdım hep hakkında bildiğim tek şey buydu galiba.. Ama bu kitapla öyle anlamlandı ki bu isim. George Orwel, Victor Hugo ve artık Emile Zola belki de sayacağım daha isim vardır. Sanki hala yaşıyor ve bizi görüyorlar gibi değiller mi sizce de? Sanki hala günceller, ölmemişler ve bu kitapları bugün yazmışlar gibi. Biliyorum bazı konular hiç değişmiyor, dünya kendi ekseninde döndüğü gibi aynı davalar, aynı konular dönüyor. Ama bu yazarların görüş yetenekleri yine de yadsınamaz bence. Daha önce okuduğum Cehenneme Övgü kitabında verilen örnek bu kitabın özeti gibi sanki. ‘’-Anne, üşüyorum sobayı yakamaz mısın? -Kömürümüz yok. -Neden? -Çünkü paramız yok. -Neden? -Çünkü baban işini yitirdi. -Neden? Çünkü fazla kömür var.’’ 1900’lü yılların başında yapılan sanayi atılımından sonra onlarca fabrika, işletme açılıyor. Fabrikalar arttıkça da ortaya ürün fazlası açığa çıkıyor ve değer görmemeye başlıyor. Başları en azından karnını doyuracak kadar kazanan işçiler zamanla kötü koşullarda ve düşük ücretlerde çalışmaya başlıyor çünkü tabiki işletme kazancını koruyabilmek için işçilerin ücretlerini azaltmaya gidiyor. Bunun yanında işçiler derme çatma evlerde çok kötü koşullarda yaşıyor ve çalışıyor ve bu durum onların yaşam kalitesini öyle düşürüyor ki insan ilişkilerine, aile hayatına, çocukların ailedeki yerine, anlamına bile yansıyor. Çocuklar belli bir yaşa kadar doyurulması gerektiği için dert, belli bir yaştan sonra eve en azından para getiren bir iş gücü sonrasında evlenip gidecek diye bir korku olarak görülüyor. İşletmenin ileri gitmesi üzerine işçiler işi bırakıyor ve ayaklanıyorlar. davalarını savunurken Ekmek! ekmek! ekmek! diye bağırıyorlar ve tek dertleri de bu zaten. Ve şöyle söyleniyor onlar için: ‘’ Aman şişelerinizi getirin, halkın alın teri geçiyor.’’ Direniyorlar direnmesine ama açlık bir yere kadar götürüyor onları. Yine direniyorlar fakat bu sefer her zaman olduğu gibi güç kullanılıyor, asker geliyor. Evrensel mutluluğu elde edebilmek için burjuvazilerden kurtulmak umuduyla her türlü acıya hazırdılar ama kan dökülmesinden sonra işçiler kayıplarına ve yoğun açlığa daha fazla dayanamıyorlar ve dönüyorlar işletmeye. Çünkü öyle bir duruma geliyorlar ki ölüm onlar için çocukları için bir lütuf oluyor. Hak, adalet isterken korkunç durumlara düşüyorlar. Darwin’in güçlülerin zayıfları yendiği görüşünü kabul ederken bir taraftan da Karl Marx gibi proleter sınıfın burjuvaziyi bir gün yeneceğine dair umutlarını koruyorlar. Derken bir karakterimiz var Suvarin daha önce bu yönde girişimlerde bulunmuş fakat yenilgiye uğramış. Ne işçilerin dönüşünü kabullenebiliyor ne de kazanacaklarını. Gidiyor ama gitmeden derin bir darbe indiriyor işletmeye. Büyük bir kararlılık ve cesaretle madenin ana damarını oynatıyor yerinden. Yüze yakın işçi madenin altında kalıyor ve hayatlarını kaybediyor. Yıkılan aileler bir daha yıkılıyor, canlar yine acıyor. İşletme yine ayağa kalkıyor. Kitapta işletme hep kazanıyor ama yazar hep bir gün tekrar görüşeceğiz umudunu da veriyor bize. Son olarak kitaptan madencilerin madende ölüm tehlikesi söz konusu olduğunda söyledikleri sözü yazmak istiyorum buraya ‘’Ölüm geldi mi, lambayı söndür.’’
Germinal
GerminalEmile Zola · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201910.9k okunma
·
5 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.