Gönderi

Bir ceket düğmesi.. Çok zor ve yoğun geçerdi Türkçe derslerimiz. Sınavlarımızda çok zor sorular sorardı öğretmenimiz. Sessiz ve çekingen olduğum için anlamadığım yerleri soramazdım öğretmenimize. Sorsam da zaten kızardı bir şekilde. Derse aktif katılan arkadaşlara özenir, ne zaman hayallere dalsam öğretmen bir şey sorardı. Soruyu duymadım öğretmenim deyince de sınıf kahkaha atar bende kıp kırmızı olurdum. Aslında çabuk öğrenen ve okumayı araştırmayı seven biriydim ama çok çabuk sıkılıyor oraya kendimi ait hissetmiyordum bir türlü. Hep böyle mi olacak diye endişe duyarken öğretmenimiz bir kompozisyon sınavı yapacağını söyledi. Konu olarak'ta Atatürk'ü anlatın dedi . Şimdiye kadar ne duyduysanız ne öğrendiğiyseniz yazın dedi. Ders başladı. Kilitlenmistim ve tek kelime yazamıyordum. Kocaman harflerle Atatürk yazmış baska hic bir şey ekleyemiyordum yanına. Aslında çok şey biliyordum ama tutulmuştu nutkum. Bir damla gözyaşı düştü kağıttaki Atatürk kelimesinin yanına. Tam o an bir el omuzuma dokundu. ""Yazabilirsin biliyorum "" dedi hafif kısık bir ses. Öğretmenimin sesi değildi. Kafamı kaldırdığımda gözlerime inanamadim. Bir an rüyamı görüyorum diye kendime cimcik attım ama sınıfa bakınca daha da şaşırdım. Bambaşka bir sınıftı. Çocukların üzerlerinde lüks kıyafetler yoktu tam tersine eski püsküydu . Çoğunun Ayakkabıları lastikti . Masalar sıralar derme çatma zar zor birleştirilmiş malzemelerden yapılmıştı. O an hala o şaşkınlıkla siz kimsiniz dedim. Ben ' Baş öğretmeniniz" im dedi. O Atatürk'tü. Öğretmenimiz Atatürk'tü. Elimden tuttu gel dedi. Şu arkadaşlarına bak. Bu çocuklar çok zor şartlarda doğdular. Savaş şartlarında büyüdüler ve şimdi okumak öğrenmek ve büyük adam olmak yarın benim yerime geçmek, öğretmen asker devlet adamı olmak istiyorlar . Sende istiyormusun dedi."" Tabiki Öğretmenim" dedim. Aferin dedi. Şimdi git ve benimle ilgili her şeyi yaz ve çok çalış derslerine ve büyük adam ol. O kadar etkilenmiştim ki sarılarak ağlamıştım. Atatürk'e. Söz veriyorum diyerek o hırsla o sevgiyle O an ceketinin düğmesini koparmışım farketmeden avucumun içinde sımsıkı tutmuştum. Sırama döndüm oturdum ve 15 dk kaldı çocuklar son cümlelerinizi yazın hadi diye bir ses duydum. Sıra arkadaşım Ahmet hadi hadi uyuma yaz artık diyordu. Atatürk yoktu ve o savaş zamanının çocukları yerine kendi arkadaşlarım vardı. Ama beynime müthiş bir doluluk enerji ve hırs gelmişti. Hemen başladım yazmaya. Biraz önce ne gördüysem yazdım yazdım yazdım. Ve yüzüm gülerek ve bir Türk çocuğu olarak gururla kompozsiyonumu teslim ettim. Bir kaç gün sonra Öğretmen ve Okul müdürü beni yanına çağırdı çok başarılı bir öğrenci olmamama rağmen boyle bir kompozisyonu nasıl yazdığımı sordu. Bende bir rüya gördüğümü ve cok etkilendiğimi söyledim. Müdür beni tebrik etti ve bu kompozisyonun yarışmalara gonderilecegini, olağanüstü olduğunu ve adeta bir insanı o günlere götürdüğünü söyledi. Çok mutlu olmuştum. Anneme anlattım bunu. O da mutluluktan ağladı ve beni tebrik etti. Hemen üstümü başımı çıkardım ve bir yazı daha yazmaya başladım. Annem tam o sırada yanıma geldi ve önlüğümün cebinde çok değişik bir düğme var nereden buldun bunu dedi. Hemen elime aldım baktım ve sımsıkı tuttum aynı o günkü gibi. Atatürk'ün ceketinin düğmesiydi o düğme. O an cok başarılı bir birey olacağıma yemin ettim. O gun derste olanlar rüyamıydı o düğme cebime nasil geldi hala inanamiyorum ama bu ülke bu günlere bu seviyeye o günkü üstü başı bile olmayan çocuklarla ve Atatürk'ün önderliği sayesinde gelindiğini çok iyi biliyorum. Bizi düşünen ve Çocuklara ve bize bu ülkeyi ve günleri armağan eden Ata'mıza sonsuz teşekkür ediyorum. ...
··
11 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.