Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ben top oynarken kara lastikten yapılma ayakkabı giymiş bir adamım. Ayağıma kara lastik ayakkabıyı giyebilmem için babam el arabasıyla pazarda kaç kilo domates satardı bilmiyorum, hiçbir zamanda bilemedim. Yağmurlu havalarda oluşan çamurda kara lastikten yapılma ayakkabı kaymakla kalmaz birde ayağımın kenarını yara yapardı, kokusu ve esnekliği halen çok canlı benim için. Ben kara lastik ayakkabı ile top oynamaya çalışırken taştan yapılmış kaleye geçen arkadaşımda, onun arkadaşı da, arkadaşının arkadaşı da kara lastikten ayakkabı giyerdi. Ne köyü be, Bursa’nın merkezinde bir sokakta, sokak arasında arsada oynardık çocukluğumuzu, futbolumuzu… Hayatımızda olmayanları buraya yazsam, hem de sadece adlarını yazsam, küçümsenmeyecek şekilde sayfalar dolusu bir yokluk listesi oluşur. Karnımız doyunca mutlu oluyorduk ama hep bir şeyler eksikti ve ne yazık ki eksikliğin farkına varamamak en büyük eksiklikti. Tarihimizi, doğduğum toprakların tarihini, kendi tarihimi, bana ait olanı bile adam gibi anlatmadılar ki. Yıllarca oynadılar, oynattılar. Zamanın da benim olmayan kitapları okumaya çalışıyorum şimdi, okudukça görüyorum, gördükçe araştırıyorum, araştırdıkça küfrediyorum, kendime, benim gibi aciz ve cahil kalmış milletime. On sekiz yaşında karşı cinsle ilişkiye girmeden ölmeyeyim diye dua ettiğimi bilirim. Hayatın bu minval üzerine geçeceğini düşünmek ve bunun için dua etmek sadece libidoya bağlanamaz herhalde. Bir şeyleri başaramıyorsan, yapabileceğin en kolay şey seni erk hissettirecek şeyi başarmaktır. Kimileri yattığı kadında, kimileri tuttuğu takımda aradı erkliği… Çok zor değil be kardeşim, her şeye ulaşmak çok kolay artık, size sadece okumak ve anlamak düşüyor. Biraz kafa yoracaksınız, körü körüne de her şeye inanılmaz ki. Lafa gelince her şeyi bilen bir milletizdir, burnumuzdan kıl aldırmayız, bakın 12 Mart yeni geçti, 18 Mart geliyor… Alın çantanızı sırtınıza gidin bir Çanakkale’ye. Çanakkale destanı tanıtım merkezini bir gezin. Sorun kendinize, bu topraklara saldıran düşmanların anıtları ne zaman, Mehmetçiğin anıtları ne zaman yapılmış diye? Çok basit bir sorudur… Seyit Onbaşının tabyasındaki top İzmir’den –hurdadan- alınıp Çanakkale’ye 2010 yılında neden geri getirilmiş? Bir dönem Çanakkale şehitliklerinin ziyarete kapatılmasını, şuan milli parklar olarak korumada olan arazilerin tarım arazisi olarak kullanılmasının nedenini bir sorun kendinize... Çok uzak değil bu tarihler, yaklaşık 80-90 yıllık bir geçmişten söz ediyorum. Benim yaşım XX, artık ölümü düşünüyorum. Ömrüm 60 ise 20 yılım kaldı, 50 ise 10 yılım kaldı… Zamanında benim olamayan kitaplarımı okumaya çalışıyorum, yaşam mücadelemi, ihtirasları bir kenara bıraktım sadece ülkem için, ülkemin büyüklüğüne, liderliğine, kendi ayakları üstünde durabilmesini görebilmek için dua ediyorum. Benim hiçbir çıkarım yok, beklentim yok. Saf duygularla, arzularla bunu istiyorum. Kaç vatandaşımız bu arzu içinde, kaç kodamanımız bu hayali kurguluyor acaba. Bana görüşlerimden dolayı, dolaylı yoldan mal diyen yeğenimin ayağı çamura basmadı, kara lastik ayakkabı da giymedi. Yıllardır tenekeden otomobil satan bir fabrikada mühendis olarak çalışıyor ve bizi gururlandırıyor. Dokuz aydır İtalya’da yeni çıkartacakları otomobilin eğitimini alıyorlar, onların patronları yıllardır otomobil montajı yapıyorlar. Bir gün dert ettiler mi acaba bu durumu. Devrim arabaları filmini izleyince mi hatırlayacaksınız, biz de uçak yaparız deyip de ve üstelik uçağı yapıp ta ve bu uçağın deneme uçuşunu binlerce insan kilometrelerce yürüyerek izlemeye gelmişken Nuri amcanın seri üretime aldığı uçakları ülke olarak almamışız biz, uçak yaparız diyen Nuri amca bir tarafa, bana mal diyen yeğenimin patronları bir tarafa.. Okuyun gözünüzü seveyim, facebook, twitter, tüm sosyal ağlar tek başına yetmez, uyutmayın kendinizi… Milliyetçide, sosyalistte, muhafazakâr kesimde, bu ülkeyi seven herkes okuyun be kardeşim… Okumak yetmez, çalışın, çalışın… Ne aydınlar harcandı… Bilim adamları, yazarlar, siyasetçiler, askerler, gazeteciler, sıradan vatandaşlar, özetle milletimiz harcandı. Yazık değil mi bize, geleceğimize, yazık değil mi?” (ihtiyar - geçici insan masalları)
·
50 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.