Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

64 syf.
10/10 puan verdi
·
3 saatte okudu
1215 Magna Carta
Magna Carta'dan bahseden Çiğdem Dürüşken bunun en ünlü bağımsızlık sözleşmesi olduğunu söylüyor. Bence şu da eklenmeli ki kapsamı da fazlaca dar bir sözleşme. Bireysel hak ve özgürlüklerin kazanımına yönelik sağlanan haklar genel olarak mülkiyet üzerinden verilmiş. İlk maddesinin kilise ile başlıyor olması bana dikkate değer geldi. Zaten belgenin laik olmadığı kolayca anlaşılıyor ve birçok kitapta da belirtiliyor. Bunu zamanının çok erken olmasına bağlıyorlar diğer bildirgelere göre. Kral Yurtsuz John ve baronların karşılıklı yetki ve görevlerini belirleyen belge 63 maddeden oluşuyor. Bu belge 15 Haziran 1215 de Kral John, Papa III. Innocent ve baronlar arasında imzalandı. Hukukun kraldan üstün olduğunu vurgulayan bir belgeye kralın imza atması çok büyük bir gelişme olarak görülebilecektiyse de kralın bunu imzalamaktan başka şansının kalmamış olması,bunun krala zorla imzalatılmış olması bana kalırsa onun bu büyük değerini düşürmüş. Evet kralın yetkilerini sınırlayan bir belge ve evet kral bunu imzalamış ama bunun onun inisiyatifinde olmamış olması belgeyi anlamsızlaştırıyor. Papa'nın belgeyi reddetmesi ve baronların da Londrayı terk etmesi üzerine, kral da hemen belgeyi tanımadığını söylüyor. Bunun böyle olacağı bilinmiş ve bence bu yüzden belgeye sürekli sonsuza kadar uyulacağına dair ibareler konulmuştur sanki. Başlangıçta sözleşmedeki maddeler konusunda sonsuza değin uzlaştık denilmekte ve bunun mirasçıları tarafından da benimseyeceği söylenmektedir. Buraya kadar anlatılanlar birçok kitapta herkesin bulabileceği bilgiler ve bundan sonrakiler de muhtemelen böyle olacak. Ancak şunun eleştirisini yapmak istiyorum: bu kitaplar tarihin bir zamanında belli hukukçular veya tarihçiler tarafından okunmuş yorumlanmış ve belli maddeler çerçevesinde açıklanmış. Kalıplara dökülen bu açıklamalar yıllarca aynı şekilde, tek tek anlatılıyor. Biz bilmediğimiz bir metnin tüm özelliklerini ezbere biliyoruz belki ama belgeyi görsek bunun ne olduğunu bilmeyeceğiz. Bilmemiz de istenmiyor gibi. Bu 10 sayfalık metni okumamız değil sadece ne olduğunu bilmemiz isteniyor. Ben bir kitap ismi görmüştüm ve çok dikkatimi çekmişti ismi " Okumadığımız Kitaplar Hakkında Nasıl Konuşuruz" du. Bizler öyle bir eğitim alıyoruz ki bilmediğimiz, okumadığımız her şeyin bize yalnızca dayatılmış bilgisine sahibiz . Makyavel bizim için sadece "amaca ulaşmak için her yol meşru ve mübahtır" sözüne tekabül ediyor. Bunu hangi kitabında, ne için söylemiştir bilmeyiz. Ben mesela geçen haftalarda "Hükümdar"ı okuyana bunu neden söylediğini, hangi yönetimin başına, hangi yolla gelen insanlar için söylediğini yeni öğrendim. Magna Carta'yı kime sorsan" kralın yetkilerini sınırlandıran belge" olduğunu söyler ama nelerden bahsettiğini, hangi alanları neden düzenledigini kimse bilmez. Maddelerinden bihaber yalnızca bize verilen yorumları alırız. Yorum yapmamız beklenmiyor, yapılan yorumları öğrenmemiz bekleniyor. Oysa ben bunu okuduktan sonra şunun çok daha yararlı olacağını düşünüyorum. Derslerde bize bilmediğimiz bir metnin ne anlattığını anlatmak yerine metni bizimle birlikte çözümleyen hocalarımızın olması çok daha iyi olabilir. Böylelikle okuduklarımızdan ne çıkarımda bulunmamız gerektiğini, nasıl çözümleyeceğimizi öğrenebiliriz, belki bugünün aklı ile orada bambaşka şeyler keşfedebiliriz. Anlatmak ve dinlemek üzerine süregiden eğitim yalnızca uyku getiriyor. Öğrencilerin aktif olabilmesi, yeni şeyler keşfedebilmesi veya aktif öğrenmede bulunabilmesi için bunu şart görüyorum. Tabi bunun için önce hocalarımızın bunu yapması gerekir. Yıllarca yazılmış kitaplardan, kalıplaşmış sözlerden çıkıp, metnin içine girmek, yorumlamalar yapmak, bakış kazandırmak. Bunu her temel belge için gerekli görüyorum. Bırakın da okuduğumuzu anlayalım, madde madde aktardığınız kopuk bilgileri değil diyerek benden fazla en fazla 2 kişinin daha okuyacağı incelemenin eleştiri kısmını böylece bitiriyorum. Yalnızca metinde dikkatimi çeken şeylerden biraz daha bahsederek incelememi bitireceğim. Araziler üzerinden bol bol kurallar anlatılmış. Hak ve özgürlük bildirgesi değil de yalnızca bir sözleşme olduğunu söylemek daha doğrudur gibi geliyor bana çünkü ilkesel ve kapsayıcı maddeler yerine ayrıntılarına inilmiş, birçok farklı seçeneği kapsayacak şekilde kurallar verilmiş ve bunlar da zaten çok yerel öyle herkese örnek olacak şeyler değil. Bundan sonra... diye başlayan cümlelerle yeni kurallar getirilmiş olduğunu tahmin ettiğim maddeler oldukça fazlaydı. Bir de sözleşmede ilgimi çeken bir yön daha var o da ihlal yapılmayacağına dair söz veya taahhüt verilmemesi yalnızca ihlal gerçekleştiğinde bunun düzeltilecek olduğunun söylenmesi. Yani biz yine ihlalimizi yapar, kurallara uymayız ama siz uyarırsanız hatamızdan döneriz demek gibi bir şey bu. Verilen özgürlükler bağışlanmış olarak isimlendiriliyor. Ölçü birimlerinin standartlaşması konusunda bir düzenleme var mesela kitaplarda bundan hiç bahsetmiyor. Galiba Genel Kamu Hukuku dersi açısından bu pek önemli değil. Tarih dersi açısından da. Zaten tarih derslerinde bu sözleşme ile Sened-i İttifak'ı aynı cümlede kullanmak her birimize bir aferin kazandırıyordu. Mesela sözleşmede bir konu sıralaması yok. Bir araziden, bir ormandan sonrasında kadından ve borçlu ile kefil ilişkisinden bahsediliyor. Sırası böyle değildi tabi ama bunlar karışık olarak anlatılıyordu. Kilisenin özgürlüğü garanti altına alınmış, vergi toplamaya sınırlama getirilmiş, keyfi tutuklama ve cezalandırmalar engellenmiş, adaletin tarafsız olmasından, seyahat özgürlüğünden bahsedilmiş. Mesela kadınlar ile ilgili de özel düzenlemeler var; hangi şartlarda evlenebilecekleri veya kesinlikle evlenemeyecekleri gibi. Kocası ölen kadının evlenmesine, kullanım hakkı sahibi olduğu toprağın sahibi izin veriyor. Notta belirtildiğine göre kadınlar şikayet hakkını yalnızca tecavüze uğradıkları veya kocaları öldüğünde kullanabiliyor. Büyük hak ve özgürlükler verilmiş yine kadınlara. Benim en beğendiğim kısmı ceza hukuku anlamında dikkate değer maddeler. Mesela "suçta ve cezada kanunilik" ilkesinden bahsediliyor. Kitapta "güvenlik ilkesi" olarak açıklıyor maddeyi ki bu daha sonra " Habeas Corpus Act" ın düzenlediği ilkelerin öncüsü olarak söylenecektir. 61. maddede tüm bu sayılanlar güvence altına alınmıştır. Maddeleri okumak, nelerden bahsedildiğini görmek benim için çok zevkliydi. Herkese okumasını tavsiye ederim. İyi okumalar!
Büyük Sözleşme Ya Da Özgürlükler Sözleşmesi
Büyük Sözleşme Ya Da Özgürlükler SözleşmesiAnonim · Alfa Yayıncılık · 201779 okunma
··
53 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.