Gönderi

512 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 4 days
Emile Zola'nın yazdığı Rougon-Macquart serisinin 9 no'lu kitabı. Aynı zamanda Zola'nın hem ülkemizde hem de dünyada en tanınmış romanı. Yazar bu kitabında bizi Antoine Macquart'ın kızı Gervais'ten olma torunu, Nana'nın Paris'teki yaşantısına götürüyor. Nana'nın çok sıkıntılar içinde geçen çocukluğu, ergenliğe geçişi ve ilk genç kızlık yılları, serinin 7 no'lu kitabı olan ''Meyhane''de anlatıldığından dolayı burada yetişkinlik dönemi bizlere aktarılıyor. Nana'nın Paris'teki en dip ile en üst kademe arasında inişli çıkışlı olarak değişen ilginç ve bir o kadar da dramatik hayat hikayesi bize anlatılıyor. Bu inişler ve çıkışlar arasında tek değişmeyen şey ise Nana'nın her zaman vücudunu kullanmasıdır. Öyle ki en çok izlenen tiyatro oyuncusuyken bile halk, onun oyunculuğu ile değil de, sadece çıplak vücudu ile ilgilenmektedir. Zaten bozulmuş ve iyiden iyiye ahlak çöküntüsü içerisine girmiş olan dönemin Paris'indeki yaşantıda Nana'da hayata ayak uydurur ve vücudunu kullanma işini başarıyla yapar. Adeta bir erkek öğütme makinesine dönüşür ve deyim yerindeyse bir nemfomanyak haline gelir. Yazar burada her ne kadar Paris'in çöküntü içerisindeki ahlakını eleştirir gibi görünse de özellikle kadın erkek ilişkisi konularında da çok doğru mesajlar vermektedir. Örnek vermek gerekirse karşılıklı olmayan sevgilerde, gerçek sevenin her zaman kaybedeceği ve bu kaybın sadece sevgiliyle sınırlı kalmayacağı , maddi kayıplar, çekilen fiziksel ve ruhsal eziyetlerin yanında en önemli kaybın ise kişilik yitirilmesi olduğunun vurgulanması mesajı gibi. Örnekler sayfalar dolusu çoğaltılabilir ama spoilere gireceğinden dolayı burada yazmanın doğru olmayacağı kanaatindeyim. Zaten bunlardan birkaçını da alıntılar yoluyla paylaşmıştım. Kitabın baş tarafı özellikle de ilk üçte birlik kısmı, serinin diğer kitaplarında görmediğim düzeyde durağanlığa sahipti. Bu yüzden okurken çok sıkıldım ve bir ara bıkkınlık geldi diyebilirim. Fakat sonrasında ''bir açıldı pir açıldı'' deyimini doğrular şekilde akıcılık ve sürükleyicilik birden bire arttı ve finale kadar da devam etti. Bir kaç cümle de karakterler ve dramlarla ilgili olarak yazmak istiyorum. Serinin bundan önceki okuduğum kitaplarında da Zola , bize hep dramları yaşatırdı. Bazılarında daha ağır ve kapsamlı, bazılarında ise daha hafif olmak üzere ama mutlaka dramlar vardı ve bunlar, okuyucu üzerinde müthiş bir üzücü etki bırakıyordu. Hatta bazılarında insan ''yeter artık Zola bu kadar da vurulmaz ki '' diye isyan edecek duruma gelebiliyordu. Oysa bu kitabında da dramlar var hem de en ağır dramlar bunlar, ama yazar öyle karakterler çıkarmış ki ortaya, bunlar kötü diye tabir edeceğimiz karakterler olmamasına rağmen, okuyucuya bu kitapta kim ne yaşıyorsa bunu tamamen hak ediyor duygusu veriyor. Kesinlikle üzüntü duyulmuyor. Tabii ki buna Nana da dahil. Sanırım bu kitabın en önemli özelliği budur bence. Sonuç olarak serinin bir kitabını daha okumuş olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Dünya Klasikleri içerisinde önemli bir yere sahip olan bu kitabı ben, büyük beğeniyle okudum ve okunmasını da tavsiye ederim.
Nana
NanaEmile Zola · İş Bankası Kültür Yayınları · 20214,344 okunma
··
2,096 views
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.