Gönderi

Oruç için; "İnsan değişir, arı duru bir ruh ve gönül kazanır. Kuş gibi hafifler. Sevgi ve saygı taşar adeta." der. Sezai Karakoç Sezai Karakoç'un Samanyolunda Ziyafet kitabından: Bir ev nasıl yılda bir defa temizlenir, örümcek ağlarından kurtarılır, kiremitleri aktarılır, sıvanır, yıkanır, onarılır ve badana edilir, yani yeni yapılmış hale getirilirse, bir ruh da, yılda bir kere, böyle bir genel temizlik ve revizyon ister. Bir şehrin temizlenmesi, onarılması, yeniden yapılması, sıva, boya ve badanaların tazelenmesi ile Müslüman bir şehrin oruç boyunca ruhî canlılık ve hareketi, yükselme ve ilerlemesi birbirini çok andırır. Oruç, bir noktadan bakılınca, ruhun ve vücudun dezenfekte edilmesi gibidir. Orucun dört mevsimi ve 24 saati vardır. Gecelerin de bir imamı vardır. Gecelerin imamı, en büyük imam Kur'an-ı Kerim'i kalbinde taşıyan Kadir gecesidir. Hayvandan meleğe doğru yolculuk; içteki karanlıkların eriyişi, yerini metafizik ışıkların alması oruçla… Gerçek gün doğuşu, gerçek kuşluk, gerçek öğle, gerçek ikindi, gerçek akşam ve gün batışı, gerçek gece ve yatsı oruçla. Gerçek zaman oruçladır. Oruç insanın katıldığı, her yıl bir ay katıldığı bir ruh şölenidir. Üstün insanların davetlisi olduğu bir tabiatüstü ziyafet, bir gök sofrasıdır. Her yıl bir ay için oruç mimarı bize konuk gelir. Gelir gelmez de kollarını sıvar ve işe koyulur. Bir kahve içimlik bile beklemez, dinlenmez. Kutsallığın işçisidir o. İlkin vücut evini şöyle bir yoklar. Bir sarsar insanı. Öyle sarsar ki bacalarda ne kadar birikmiş kurum varsa dökülür. Tabiat etkisiyle gevşemiş ve kopmaya yüz tutmuş sıvalar düşer. Yerinden oynamış kiremitler kayar. Organlar arasında, kasların eklem yerlerinde, hareketsizliğin ve ölümün sembolü olarak gerilmiş kaç örümcek ağı varsa yırtılır. Vücut konağı, böylece konuğun, büyük konuğun gelmiş olduğunu bilmiş olur. Sonra oruç onarmaya başlar. Ölüme doğru koştuğu bu son çağlarda İslâm toplumu tam ölmemişse ve hâlâ yaşıyorsa; bunu, gelip gelip dirilten Ramazanlara borçludur geniş ölçüde. Ve bir gün tam dirilecekse, bu da yine bir Ramazanda başlayacaktır, Ramazanlarla başlayacaktır. Oruç, eşyayı ve evreni de bize yaklaştırmış değil midir? Onu daha derinden algılamakta, kavramakta değil midir? Oruç ayında gündüz daha gündüz, gece daha gece değil midir? Güneş daha güneş, su daha su, toprak daha toprak, ay daha ay, yıldız daha yıldız, zaman daha zaman, mekân daha mekân, vücut daha vücut değil midir? Ve nihayet ruh, daha ruh değil midir? Şimdi başlayan bir muhasebedir. Oruç, bir ruh analizi oluyor inanmış insan için. Geçmişini düşünüyor insan, yanlışlıklarını daha bir net görüyor. Eğrilmişse yolu, düzeltmek istiyor onu. Yay haline gelen "Doğru Çizgi" düzeltiliyor içimizde. Kendi kendinden uzaklaşan insanın kendine dönüşüdür oruç ayı. Ramazan, biz Müslümanların kimlik hamurumuza bir güneş ışığı gibi sızmıştır. Kişiliğimizi mayalamıştır o. Kişiliğimiz onunla; o, kişiliğimizle yoğrulmuştur. İnsan ruhuna tabiatüstü pencereler açan odur." Müslümana ne mutlu ki, her yıl bir ay Tanrı'ya yakından yakın bir konuk olur. Oruç ayı, ilk anda belli belirsiz görünen hilalin iki ucunda, bu konukluğun davetiyesini sallandıran aydır. Göklere bir çağrıyı içerir; göksel, ilahi bir çağrıyı içerir bu davetiye, bu mektup. Zaten, varoluş, Tanrı'ya konuk olmaktır. Bu dünya Tanrı'nın bizi ağırladığı ilk konukevidir. Sınayıp denediği bir ev. Yıl da bir ayda, daha içi odalara, saraylara çağırır bizi Tanrı. "Bir pansiyoner olmaktan çık" der bize. "Biraz daha yakın ol." Tam yerleşiklik ve yerini bulmaysa, ölümden sonraki hayatta gerçekleşecektir. Bilen bilir, ay insanın kalbiyle ilgilidir. Güneş gözlerimizi kamaştırır, ama ay esrarlı bir gecede, yüreğimizi yerinden oynatır. İnsan değişir, arı duru bir ruh ve gönül kazanır. Kuş gibi hafifler. Sevgi ve saygı taşar adeta. Bir de bakıyoruz ki, ruhta kayalık olan bir yer, bir dinamitle asfalt olmuş. Ölü bir dünyanın içimizde dirilmesi söz konusudur, lâf değil. Uzun süren bir kuraklıktan sonra, dudakları çatlamış toprağından ötürü ellerini göğe kaldırmış çiftçi için birden boşanan yağmur neyse, biz Müslümanlar için, gelen bu oruç da odur. Oruç, hiç gecikmeden, yolunu şaşırmadan, tam saatinde, dinç ve genç, tarihin dinamizmini de özünde gaybın bir üfleyişi gibi taşıyarak geldi. Mademki geldi, onu iyi tanımak gerek. Ramazan, biz Müslümanların kimlik hamurumuza bir güneş ışığı gibi sızmıştır. Kişiliğimizi mayalamıştır o. Kişiliğimiz onunla; o, kişiliğimizle yoğrulmuştur. İnsan ruhuna tabiatüstü pencereler açan odur.
·
12 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.