Bir İnsan Olarak Kral JohnOnlar, krallar, soylular, düşünürler, sanatçılar... hayatı boyunca belirli bir özgünlüğe sıyrılmış insanlar. Bu insanlar, insanlıkları unutularak anılırlar her zaman, yaptıkları, ettikleri, söyledikleri yaşamlarının önüne geçer. İngiltere Kralı 4. John'da bu isimlerdendir, işin iyi tarafı, Shakespeare da bu isimlerdendir hatta onun eserleri mi örttü bilinmez am hayatı tümüyle gözlerden kaçmıştır. Duyumsamak, onlarla eş duygular, kelimeler aracılığıyla canlanır, nasıl bugün en yakınımızdaki insanlarla bu şekilde bağlar kuruyorsak, bazı kelimeler, bazı bağlamlar bize tarihi kişileri de, hayatları eserleri örtüsü altında kalmış kişileri de yaklaştırır.
Shakespeare okumanın bana en iyi gelen tarafı da bu ki, kurulan sağlam bağlam ve anlatımdaki zekice dil kullanımı, okuyanla anlatılan arasında ilişki kuruyor bir tür. Kral John, tanınan bir kişi, İngiltere ve dünya hak, özgürlük belgelerine temel edilen Magna Carta (Büyük Sözleşme), isimli belgeyi, İngiltere soyluları ve papalık ile imzalayan Kral, daha doğrusu maddeleri güvence altına alan Kral. Hepimiz onun ismini dikkatle almasak bile kendimize, bir kez de olsa duymuşuzdur bir şekilde, Yurtsuz John, 4. John... bir sürü anılımlarla ismi geçer. Ancak sanırım hiçbir zaman onu duyumsamamışızdır.
Bu eser garip bir şekilde John'un Magna Carta'yı imzalamasından bahsetmese de dönemin Kilise-Feodalite-Ulusal Monarşi üçgenini çok iyi yansıtır. Vassal- süzeren ilişkisi şeklinde kurulan bir tür himaye anlaşması olan fief ilişkisinin etkilerini, devletler arasında egemenliğe vurulan bağların nasıl çeşitlendikleri ve katmanlandıkları güzel yansıtılıyorsa da, bunların yanında beni en çok etkileyen içinin insan kokması oldu bu eserin. Okuduğum zaman bir Kral da olsa, o dönem Avrupa'nın en güçlü kadını, İngiltere ve Fransa Krallarının annesi olan kadını da anlatsa onları insan olarak koydu önüme, sevdim bu defada Shakespeare'i...