Gönderi

207 syf.
·
Not rated
·
Read in 3 days
“Her bakımdan sınırlı ve sonlu olan bu dünyanın ötesinde sonsuz ve sınırsız olanla nasıl münasebet kurabilirim?” (syf184) Nur, nura ulaşma yolunda bir garip yolcu. İçindeki Firavun’a bir Musa, İçinin zifiriliğine bir mum ışığı, Maneviyatını yitirmiş bu çağda, bir insan’e Kamil, arıyor... Betonun soğukluğunu giderecek, göğe yükselip, göğse dokunmayan apartman odalarını yıkacak bir güç arıyor. Kanayan yarasını güzelleştirecek aşkı bulmak derdi. “taşı havaya atıp Başını altına tutmaktır Adı aşk” deyişlerini duyuyor, yarasının daha çok kanayacağının bilincinde. Bilincinde olduğu bir şey daha var; kan kalbinin yarasını iyileştirecek. Varsın kanasın... Ağaçlarla, bulutlarla, yollarla muhabbet halinde. Yolun lisanından anlayan yolcu, menzile ulaşır, bunu biliyor Nur. Menzili, “bulma”ya dayalı. Kalbinde kuş var Nur’un. Seher vakti çimenleri gözyaşı ile sulayanlara dost bir kuş.Kuş güçsüz gücünü besliyor Nur’un. Şeyh Galip’i okuyor Nur, Mevlana’yı, Yunus’u... Yolun lisanını öğreniyor. “Bana kendi ta’limden bir siyah sitare düştü” Nasibi öğreniyor yoldan. Yolda dolan heybesini, heybesindeki nasibini seviyor Nur. Şehirleri geziyor, sokak sokak yürüyor... Nur yürüdükçe, tutunacak dalı artıyor. Nur yürüdükçe, kurtulmanın kurtarmak olduğunu anlıyor. Yürüdükçe toprağa güveniyor. Nur yürüdükçe iyileşiyor. Dedim ya; Nur, nuru arayan bir garip yolcu. Kavuştu mu nuruna, yoksa attığı her adım hasret mi koydu gönlüne? Bilemem. Bir soru sordu ve düştü yollara... Görevim, bir yolcudan haberdar etmektir sizi. Bir de bir insan’e Kamil’in kalbinden gelen sesi, duyurmak. Şöyle diyor kalbi; “Ara, ara evladım. Aramakla bulunmaz ama bulanlar arayanlardır”
Nur
NurMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 20144,061 okunma
·
18 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.