Gönderi

136 syf.
·
Puan vermedi
Postmodern Eserlerin Özellikleri Bağlamında Bilge Karasu'nun Kılavuz'unu Okumak
Bazı romanlar vardır, okuyup bitirdikten sonra bile romanın karakterleri içinizde yaşamaya devam ederler, kafanızda o romana farklı devam metinleri yazar, bir süre o eserin etkisinden kurtulamazsınız. Çok sevdiğim kitaplarda yaşadığım bu hal, Bilge Karasu’nun “Kılavuz” romanında bambaşka şekilde kendini gösterdi. Romanı bitirdiğimde eserin zihnimde bitmediğini fark ettim. Bir günde okuyup bitirdiğimi sandığım kitap, içimde konuşmaya devam ediyordu. Ama bu bitmeme hali o çok sevdiğim romanlardaki halden farklıydı, ben romanın bana ne anlattığını çözümlemeye çalışıyordum. Romanda kullanılan isimleri, Uğur’un düşlerini, video kasetini ve üzerinde pathos (acı)kelimesinin birkaç harfini taşıyan taşı, Yılmaz’ın gizemini, İhsan’ın romandaki yüzeysel görünen ama derin varlığını, Mümtaz Bey’in romandaki varoluş sebebini… Kafamda hep roman vardı, uykuya dalarken, uyandığımda, bir işle meşgul olurken… O zaman bu romanın polisiye gibi görünen kolay kurgusu altında daha derin anlamlar barındırdığını fark ettim. “Kılavuz”, Bilge Karasu’dan okuduğum ilk kitaptı ve yazarın evrenine hakim olamamaktan dolayı romanı tabir-i caizse el yordamıyla, düşüne düşüne keşfediyordum. Sonra roman hakkında araştırma yapmaya başladım. Storytel’de keşfettiğim Notos'un Bilge Karasu özel sayısını defalarca dinledim, dinledikçe romandaki kapılar kafamda yavaş yavaş açılmaya başladı. Romanda dikkatimi çeken detaylardan biri de yazarın öz Türkçe kelimelere olan merakıydı. Yazar kelimelerle yeni bir dil kuruyordu adeta, ya da dil vasıtasıyla yaşamın bir benzerini bu defa yazıda yaratmak istiyordu. Yani yaşamın kendisi gibi hareketli, başı sonu belirsiz, sürprizleri olan, tam olarak anlaşılmayan ve baktığın yere göre değişim gösteren, üzerinde düşündükçe kendini açan bir metin. “Umberto Eco ‘Yorum ve Aşırı Yorum’da; Todorov’un yazılı metni, yazarın sözcükleri, okurların ise anlamı getirdikleri bir pikniğe benzettiğini ifade etmiştir. Eco bu tanıma bir de metnin niyetini ekler.”(Notos, Bilge Karasu/Yazmasaydı Olmazdı, sayı: 52) Karasu’nun metni de klasik metinlerden farklı olarak metnin niyetini anlamaya çalışan etkin bir okur istiyordu besbelli. Metnin niyetini çözümlemeye, hatta deşmeye azmetmiş kararlı bir okur. Yine Eco’nun bu tür metinler için söylediği 'anladığını söyleyen okur kaybetmiştir' tespiti de dikkate değerdi benim için. Zira okurun anlaması değil daima keşfetmesiydi aslolan. Ben de bu yazıda elimden geldiğince kendimce keşfettiğim anlamları okuyucularla paylaşmak istiyorum. 109 sayfalık roman, üç bölümden oluşuyor. İlk bölüm, Uğur’un gazetedeki “Yaşlı beye refakatçi aranıyor.” ilanını görüp Yılmaz Bey’le telefonda görüştükten sonra buluşmasını ve evde yaşadığı ilk günü anlatıyor ki bu bölümdeki gizemli olayların Uğur tarafından kaleme alındığını sonradan anlıyoruz. İkinci bölümde zaman atlaması yapılarak on üç gün sonrasına geliniyor ve bu bölümde 13. gün anlatılıyor. 3. bölümde ise 14. ve 15. günler anlatılıyor. Görüldüğü üzere roman 15 günlük bir sürede geçiyor ama romanın hâlihazırı sadece üç gün. Bülent ve Uğur’un geçmişte yaşadıkları da geriye dönüş tekniğiyle aktarılmış. Modern ve postmodern romanda tür kavramı ortadan kalkmış, roman çok sesli bir müzik eseri gibi renkli bir yapıya bürünmüştür. Bu bağlamda artık klasik dönemdeki roman türlerinin keskin ayrımları bu eserler için geçerli değildir. Postmodernizmin en önemli özelliklerinden biri olan “çoğulculuk” ilkesi, romanın içinde farklı türlerin ve birbiriyle ilgisiz görünen unsurların bir arada yaşamasına imkan tanımaktadır. Karasu’nun Kılavuz’u bir polisiye roman olarak okunabildiği gibi içerdiği gizemli unsurlarla -Berna Moran’ın ifade ettiği gibi- “gotik roman” olarak da kabul edilebilir. Ya da Uğur’un yaşadığı kişisel gelişim sürecine bakılarak bir kişisel gelişim romanı da olarak da görülebilir. Aslında roman hem bunların hepsi, hem de hiçbiridir. Zira yazarın; metnine bir anlam yerleştirmek, bir türe dahil etmek gibi bir derdi yoktur. Yazar, edebiyatın ve sanatın kendisine verdiği imkanları kullanarak bir eser yaratır, bu eser dinamiktir ve bir anlamın içine hapsedilemez, okur da kendi kabı ve kişisel çabası ölçüsünde bu eserden bir anlam çıkarmaya çalışır, fakat bu anlam da değişkendir, bu anlama her okumada başka başka unsurlar eklenebilir ya da çıkarılabilir. Tam da postmodernizmin yapmak istediği şey, hiçbir netliği olmayan, belirsiz ama okuyana yeni bir şeyler keşfetmenin hazzını yaşatan bir eser sunmak. Kılavuz’da Uğur’un düşleri vardır, bu düşlerin roman kurgusu içinde bir anlamı olduğu romanın ilerleyen sayfalarında daha da net olarak ortaya çıkar. Düşlerin bu fonksiyonu yanında romanda düşle gerçeğin de iç içe geçtiği, yaşananların hangisinin gerçek hangisinin düş olduğu konusunda okuru ikileme düşüren bir yapı yaratıldığı görülür. Uğur’un yazdığı bölümde geçen “Denize bakan kayalıkta mı uyuyakalmışım?” sorusu yaşanan her şeyin bir düşten ibaret olabileceğini de ima eder ki eleştirmenlerin bir kısmı da romanı çözümlerken yaşananların Uğur’un düşleri olduğu yorumunu yapmışlardır. Postmodern romanın en önemli özelliklerinden biri de oyun kavramıdır. Romanda oyun kavramının leit motif şeklinde sık sık tekrar edildiği görülmektedir. Uğur tedirgindir, onun “bir oyunun içinde olduğu duygusu” sık sık vurgulanır. “Bir oyunun bir taşı, belki iki taşı… Araç olmak bir şeylere” diye geçirir içinden. Yılmaz Bey'le görüşüp İhsan’la tanıştıktan sonra da önceden ve kendisi dışında kurulan bir oyunun parçası olduğu hissi devam eder. Romanda onun bu hissini pekiştiren detaylar da art arda gelir ve okur da bir süre sonra Uğur’un bu paranoyasını paylaşmaya başlar. Burada Türk edebiyatının önemli isimlerinden biri olan Oğuz Atay’ın roman, hikaye ve tiyatrolarında da oyun kavramını ne kadar aktif kullandığını hatırlamakta yarar var. Atay, “Oyunlarla Yaşayanlar” adını taşıyan tiyatro oyununda eserin ismine de uygun olarak bu kavramı sürekli tekrar eder. Yine onun en önemli romanlarından biri de “Tehlikeli Oyunlar” adını taşımaktadır ve romanın baş karakteri Hikmet, sürekli oyunlar yazan, oyunlar oynayan, oyunlarla yaşayan bir karakterdir. Postmodern anlatıların en önemli özelliklerinden biri de üst kurmacadır. Basitçe bir tanımlama ile “Roman yazma sürecinin okurla paylaşılması, ya da romanın bir kurgu olduğu gerçeğinin çeşitli şekillerde okura hatırlatılması” olarak tanımlayabileceğimiz “üst kurmaca” bu romanda da karşımıza çıkar. Romanın ilerleyen bölümlerinde ilk bölümün Uğur’un kaleminden çıktığını ve bu bölümü bir profesör olan Mümtaz Bey’e okuttuğunu, Mümtaz Bey’in ilgili metinle ilgili yaptığı tenkitler vasıtasıyla anlarız. Yine romanda Uğur’un yazdığı bir günlükten de söz edilir. Ayrıca Uğur’un yazdıklarını İhsan’a okuttuğunu da aralarında geçen konuşmalardan anlarız. Metinlerarasılık ya da göstergelerarasılık da postmodern romanın en önemli özelliklerinden biridir. Tanpınar’ın “Huzur” romanının iki önemli kahramanı olan Mümtaz ve İhsan’ın romana ismen girmeleri bir tesadüf olmamalıdır. “Huzur” romanında edebiyat fakültesinde araştırma görevlisi olan, hem Doğu hem de Batı kültürüne hakim fakat ikilemleri olan arafta genç bir Türk aydını olarak tasvir edilen Mümtaz karakterini, Karasu aynen almaz romanına. Ancak orta yaşlı bir profesör olan ve okumayı çok seven kültürlü bir aydın olan Mümtaz Bey, Huzur’un Mümtaz’ından izler taşır. İhsan ise Kılavuz’daki özellikleriyle Huzur’un İhsan’ı ile bir benzerlik göstermez. En azından görünüşte böyledir ancak belki derin okumalarda farklı bağlantılar kurulabilir. Romanda; Kubilay Aktulum’un "Göstergelerarasılık”(ilknokta.com/kubilay-aktulum...) olarak ifade ettiği edebiyat ile diğer sanat dalları arasında kurulan ilişkilere dair örnekler de vardır. Verdi’nin “Maskeli Balo” adlı operası ve Goya’nın resmi (Aklın uykusu canavarlar üretir.) bu bağlamda değerlendirilebilecek unsurlardır. (idildergisi.com/makale/pdf/1536...) Karasu’nun "Kılavuz"u gibi romanlar pek çok yöntemle okunmaya uygun, katmanlı yapıya sahip eserlerdir. Ben de bu çalışmada romana postmodernizmin temel özellikleri açısından bakmaya gayret ettim. Romana dair çok iyi incelemeler romanın sayfasında mevcut. Benim yazım da umarım bu incelemelere tamamlayıcı bir katkı olur. Kaynaklar: Bedia Koçakoğlu "Anlamsızlığın Anlamı Postmodernizm", Hece Yayınları, İstanbul 2012. Berna Moran, "Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3 ", İletişim Yayınları, İstanbul.
Kılavuz
KılavuzBilge Karasu · Metis Yayınları · 2019737 okunma
··
1.255 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Anıl okurunun profil resmi
https://1000kitap.com/Taluy_Kan 'cım seni piste alalım, iyi incelemeleri pasla demiştin.🙃
1 önceki yanıtı göster
Hercaiokumalar /Ayşe okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Taluy Bey. :) Site için yazdığım incelemeler genellikle bu yapıda oluyor. (öznellik ve nesnellik açısından) Bilge Karasu ve Kılavuz'a dair çok şey yazılabilir ki sizin yazınız da çok çok iyi bir Kılavuz hatta Karasu degerlendirmesiydi. Ben de biraz daha farklı bir açıdan bakmak istedim. Okuyup detaylı bir değerlendirme yazdığınız için tekrar teşekkür ederim.
Özlem okurunun profil resmi
Ayşeciğim, ellerine, zihnine, ruhuna sağlık🙏🏻 Her zamanki gibi oldukça detaylı, titizlikle hazırlanmış bir inceleme ile okurlarının karşısındasın😊 ne mutlu bu kitabı beraber okuma fırsatı bulduk. Postmodernizmi ilmek ilmek işlemişsin bu eser özelinde. Daha nice Bilge Karasu eserlerine...😘
Hercaiokumalar /Ayşe okurunun profil resmi
Teşekkür ederim canım. :) Senin de eline sağlık. Bütün samimiyetimle söylüyorum ki senin yazındaki detaylar yanında benimki yüzeysel bir temas oldu sadece. Umarım başka Karasu eserleri de okuruz. Sevgiyle...
1 sonraki yanıtı göster
Anıl okurunun profil resmi
Ayşe ellerine sağlık. Bilge Karasu'nun hakkını ziyadesiyle verecek bir okur olduğunu biliyordum. Gördüğüm, tanıdığım en çalışkan okur olabilirsin.:) Tam da BK nın isteyeceği bir okur profili yani.:) Aytmatov da olduğu gibi umarım BK nın da tüm kitaplarını defalarca okursun. Tekrardan eline sağlık, çok kapsamlı ve bilgilendirici bir inceleme olmuş. 😊
Hercaiokumalar /Ayşe okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim Anıl. :) Aslinda sitede bu kitap hakkinda o kadar iyi incelemeler yazildı ki ben bu kitap hakkinda başka ne yazabilirim ki diye oturdum masanın başına. Sonra postmodernizm bağlamında bir şeyler yazayım dedim, ortaya bu metin çıktı. Tekrar okumaya gelince, şu anda bir sey söylemek zor ama Bilge Karasu'yu okumaya devam edeceğim pek tabii ki.
Metin T. okurunun profil resmi
Okuma vardır, okuma vardır. Hani kim demişse artık, demiş ya, yazar yazar, biri yayınlar, sahibi artık okurdur. Bir hatırladığım
Gencoy Sümer
Gencoy Sümer
idi. Galiba bu bir apriori. Ayşe Hocam sıkı incelemiş. Avrutina-Türk eserleri çevirmenidir kendileri- işin garibi hem Karasu hem de A.H. Tanpınar çevirmiştir. Ve boşuna değildir bu, demek ki kaçırdığım bir bağ varmış Ayşe Hocamın yakaladığı, Çok etkilendim gerçekten, şapka çıkarıyorum. Var ol Ayşe Hocam. Kalemine sağlık, ömrüne bereket.
Hercaiokumalar /Ayşe okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim hocam, beğenmene sevindim. :) Karasu'nun metinleri zihin acıcı bir yapıya sahip, bendeki etkisini yazıda anlatmaya çalıştım. Senin yazın da çok iyiydi, birbirimizi tamamlıyoruz bu şekilde...
Ayşe* okurunun profil resmi
Ayşe’nin çok uluslu, katmanlı incelemesi gelmiş :)) emeğine sağlık, yine şahane yine şahane adaşım 🖤
Hercaiokumalar /Ayşe okurunun profil resmi
Okuduğun ve yorum yaptığın için ben çok teşekkür ederim sevgili Ayşe:)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.