Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

528 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Usta ile Margarita’nın yazarı, Mikhail Bulgakov, yaşamının yarısını Çarlık Rusyası’nda, diğer yarısını da Sovyet Rusya’da yaşamış, kırk dokuz yıllık kısacık yaşamına oldukça önemli eserler sığdırmayı ve bütün dünyanın hayran olduğu bir yazar olmayı başarmıştır. Riyakarlığı, yalancılığı, dalkavukluğu kutsayan totaliter rejimin rağmına, Rus toplumunun sağ duyusunda filizlenmiş, unutulan, gömülen, göz ardı edilen erdemi, satırlarında yeniden yeşertmeye çalışmıştır. Okuyacağınız eser, defalarca yazılmış, defalarca yakılmıştır. Her yanış, içindeki ateşi harlamış, onu daha büyük bir yangına dönüştürmüştür. Çünkü “Müsveddeler yanmaz!” Müsveddeler neden yanmaz? Çünkü onlar zaten bir yangının ürünleridir. Onları müsvedde olarak kalmaya zorlayan baskılar, onlara ayrı bir yaşam enerjisi verir ve yansalar bile, yazarlarını da aşarak masallardaki anka kuşu gibi yeniden küllerinden doğarlar. Bulgakov, sıradan bir hükumet tabibi olarak, daha rahat bir hayat yaşamaktansa, bir türlü yap-boza oturmayan kişiliğiyle, kendisini kalben ve aklen sistemin dışına itmiş ve kısacık ömrünü insanca yaşama arzusuna adamayı tercih etmiştir. İnsanlığı yüceltmek için yola çıkan, fakat sistemini oturtmak uğruna insanlık onurunu ayaklar altına almaktan çekinmeyen tüm totaliter rejimler gibi Stalin yönetimindeki Rusya da, Bulgakov ile tam bir “denge” ilişkisi geliştirmiş, kitaplarını bastırmayarak sansürlemiş, Fransa’da yaşayan kardeşlerinin yanına gitmesini yasaklamış, bir yandan tecrit uygularken, bir yandan da kontrol altında tutmak için maaşa bağlamış, öte yandan çalıştığı tiyatroda da sahneye eserler vermekten onu alıkoymuştur. Bütün bu tedbirlerin nedeni, Bulgakov’un patlamaya hazır bir bomba gibi, rejimin sıhhatini tehdit eden ateşli zekâsıdır. O güne kadar sağ kalmayı başarmış rejim, kimi elinin altında tutacağını, kimi de salıvereceğini elbette iyi bilecektir. Usta ile Margarita’da Bulgakov, işte kendisini böyle dört duvar arasına hapseden sistemden ve sistemin teminatı, “korkaklık günahının” suçlusu halktan, en çok itaat ettikleri Şeytan’ın eliyle intikam alır. İşte bu yüzden Usta ile Margarita’nın içinde bolca şeytan ve şeytanlık vardır. Bunun karşılığında Sovyet Rusya’da pek de itibarı kalmamış İsa’yı çıkarır ve yer yer, Roma hâkimiyetinde İsa’nın yaşadığı dramı mükemmel bir anlatım gücüyle çok boyutlu resmeder. Doğal olarak bu İsa, Müslümanların İsa’sı olmadığı gibi, Hıristiyanların da İsa’sı değildir. Bu tam olarak Bulgakov’un İsa’sıdır. Fakat her şeye rağmen, okuyucuya oldukça tanıdık gelecektir. Bütün kitap boyunca Şeytan’a yüklenen görevlere, yaptırılan işlere bakıldığında, “Bu bizim şeytan değil.” denilmesi gayet doğaldır. Esasen kimsenin şeytanı kimseninkine de benzemez ama bütün inanışlarda neredeyse ortak olan bir şey varsa o da Şeytan’ın “kendi takipçilerini rezil rüsva etme” özelliğidir. Bu anlamda sadık bir dost değildir, fakat çok sadık dostları vardır. Bu eserde şeytanın, sadık dostlarına ne oyunlar çevirdiğini bolca gülerek okuyacaksınız. Bulgakov, sistemin koyunlaştırdığı toplumlardan, sistemin bürokrasisinden ve işleyişinden, şeytan ve fantastik yardımcıları eliyle bolca intikam alır, sonra da karşılarına geçip, kıs kıs güler ve güldürür. Şeytan, günün birinde bir Sosyalist sistem eleştirisine malzeme edileceğini sanırım hiç tahmin etmemiştir, Sosyalist sistem de Şeytan’ın eliyle örseleneceğini hiç hayal etmemiş olmalıdır. Tarih boyunca düşünceleri bastırılmış birçok aydın gibi, yazarın da tarihsel, mitolojik ve dinsel motifleri, sesi kesilmiş çığlığına ses edinmeye çalışması çok doğaldır. Okuyucunun burada bakması gereken yer, satır aralarında dolaşan ve “Buradayız!” diye haykıran insanca yaşama, özgürce düşünme ve insanlık adına insanlığa reva görülen eziyetlere bir son verme özlemidir. “Bu bizim şeytan değil.” diyenlerin de, yazarın müzeye çevrilen evini Satanizmin kutsal mabedi ilan edenlerin de kaçırdıkları şey, anlatılan ile anlatılmak istenen arasındaki büyük farktır aslında. Romanda o kadar çok vurucu manzara, olay ve söz var ki, bu kısacık sunuş yazısında bunlardan bir seçki yapabilmek imkânsız. Bunun yerine hepsinin, sizi vurması gereken yerde vurmasını yeğlerim. Eserin birden fazla versiyonu arasında dolaşıp, hakkında tartışmalar olan konularda kimin ne dediğine bakarak, tam maksadın okuyucuya ulaşması için özel bir gayret sarf ettim. Bir eser çevrilirken, yazarının ruh dünyasına bire bir nüfuz ederek bütün duygu ve düşünceleri başka bir dile, o dilin anlatım özellikleriyle aktarmak oldukça zordur. Dikkatle bakan okuyucular, bu doğru aktarma gayretinin, çevirinin her sayfasında kendini gösterdiğini fark edecektir. Oldukça zahmetli, bir o kadar da keyifli çeviri sürecinde, müstakbel okuyucuların nerelerde nelere güleceğini, nelere ağlayacağını tahmin etmeye çalışarak, yoğun bir tempoyla, dinmek bilmeyen bir hırsla tamamladığım bu eseri, Bulgakov’u anlayacağına ve duygularına ortak olacağına inandığım sizlere gururla sunuyorum. Uğur Gülsün Aralık 2018 Ankara
Usta ile Margarita
Usta ile MargaritaMihail Bulgakov · İlgi Kültür Sanat Yayınları · 20197,1bin okunma
·
19 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.