Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

“Sonra ondokuzuncu yüzyılda makinenin gelişi, sınıf çatışmalarını, zulmü ve zenginlerle fakirler arasındaki uçurumu kuvvetlendirdi. Yeni durum, başlardakinden çok farklıydı; ilk sıralar bir arazi sahibi yirmi veya otuz köylüyü kullanabiliyordu. Tek bir köylü bir yılda ne kadar üretebilirdi? Diyelim ki, beş ‘harvar’ (buğday.) Bir harvarı tohuma ve ilk harcamalara, biri toprağa ve suya gi decek, biri de köylünün kullanımına verilecekti. Bu durumda, arazi sahibi köylüyü ne kadar sömürebilirdi? Ürünün beşte ikisinden fazlasını alamazdı. Neden? Çünkü, köylü daha fazla ürete “üretemezdi de ondan. Dolayısıyle, eskiden sömürü hep belli ve düşük düzeydeydi. Eğer, kişi daha yüksek düzeyde sömürmek isterse, daha çok kişi kullanmalıydı; yani, üretimi artıramıyorsa, iş gücünü yükseltmeliydi. Örneğin, iki bin (300kilo) ‘harvar’ buğday almak için, bin köylü çalıştırması gerekiyordu. Bu ise imkânsızdı. Kimse, istediği bütün emeği sağlayamazdı; yeterli arazi ve su da bulunmuyordu. Bu yüzden de, üretim düzeyi hep aynı kalıyordu. Belki, yağmurlu bir yılda üretim elli ‘maund’ artabiliyor veya, kurak bir yılda yüz maund düşebiliyordu, ama, bunların sonucu pek etkilediği yoktu. Onsekizinci ve ondokuzuncu yüzyıllarda, makinanın ortaya çıkmasıyla üretim birden yüz kat artı verdi. Yani, köylü, şimdi “işçi, makinanm yanında durarak, on, yirmi, yüz kez daha hızlı çalışabiliyordu. Bir patron için çalışan beş ayakkabıcı günde 1015 çift ayakkabı yapabilirken, makineyle çalıştıklarında bin çift üretebiliyor, yani, işçi ücretle hiç bir yerde yüz katma çıkmazken, üretim yüz kat artıyordu. Ücretlerin iki katma veya üç katma çıktığını varsay; kalan, daha önce ürünün yalnızca beşte ikisini alan patrona gidiyordu. Bu sömürü, daha büyük servet yığılmasının yanısıra, daha katı yoksulluklara yol açtı. Bir köylü, önceleri evinde geçimi için çok sayıda inek, koyun ve kümes hayvanlan besleyebiliyordu. Kendinin az da olsa arazisi vardı. Yine kazma, kürek gibi üretim araçlarının çoğu köylüye aitti. Böylece, köylünün kendisi bir tür mal sahibiydi. Ama, işçi olunca, sabahleyin evinden ayrılırken, yanında, iş elbiseleri ve traş takımından başka hiç bir şeyi bulunmuyordu artık. Yalnızca sağ elini “sekiz saat fabrikaya veriyor ve söz gelimi yirmi ‘tümen’ biriktirip evine gidiyordu. Bir anlık bir ihmal şöyle dursun, her gün biraz daha makinaya yamanıyordu. Öte yandan, köylüyken serbest bir adamdı, yılda beş veya altı ay çalışıyor veya ne yapılacağına kendisi karar veriyordu. Hürdü. Fakat, işçi olunca, bu hürriyet duygusu kalmadı artık, bir anlık düşünecek vakti yoktu, işten bir anlık uzakta oluşu da...”
·
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.