Gönderi

224 syf.
·
Not rated
·
Read in 6 days
Beş Şehir
Bugün şehirlerimizin resmini çizme uğraşında olsak şüphesiz ki ya bir takım şeyleri görmezden gelip güzelleme yaparak kendimizi kandıracak yahut manzarayı tüm gerçekliğiyle çizip cemiyet hayatımızdan bir kez daha iğreneceğiz. Dertlerimizden birisi de aileden başlayarak mahalle, ardından şehre sirayet edecek şahsı maneviyi inşa etmekte hala bocalama ve tutsaklık devrimizde oluşumuzdur. Muhakkak ki İslam İnkılabını inşa etme yolunda olan ve olmaya çalışanlar bu şahsiyetsizliğe de el atacak, oluşturulacak şehir siluetinde İslam nişaneleri başköşede yer alacaktır. Ahmet Hamdi Tanpınar Beş Şehir adlı eserinde; şehirlerin arkasında kendi insanımızı ve hayatımızı, vatanın manevi çehresi olan kültürümüzü ilmek ilmek işler. Bize dilin kapısını o açtı dediği Yahya Kemal’e ithaf ettiği eser öylesine içkindir ki okurken okuduğunuz şehir gözünüzde büyür, belki defalarca gittiğiniz belki de kendisine seyahat etmenin zevkine varmadığınız o şehirler satırların arasında anlam kazanır. Beş şehir kendi ifadesiyle’ hayatımızda kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen iştiyaktır’. Bir başka yandan tenkit olarak bu iştiyak değil midir ki bugün bizim kaybolan o mübarek sırlarımıza olan inancımızı tamamen yitirmemize sebep olmuşdur. Şehirler insanların aynasıdır. Kendi içerisindeki cemiyetin tüm akislerini helezonlar halinde dışa yansıtarak manevi bir hava oluşturur. Sokaklarındaki o kelimelere sığdırılmaya çalışıldıkça anlaşılması daha da zorlaşacak olan, ancak havasını teneffüs ederek kavrayabileceğimiz şehirlerimiz bugün modernizmin getirdiği bir yığın yenilikle hercümerç olmamış mıdır? Necip Fazıl’ın ifadesiyle ‘İslam inkılabında şehir, dünyaya ait her şeyi terk ettikten sonra ‘terk’i de terkedip ‘terk-ü terk’ makamına yükselmiş ve bu inceler incesi düsturuyla yine dünyaya dönmüş ruhun (Metropolis)idir. Bu (Metropolis)lerde sokak, meydan ve umumi sahalar, teker teker Müslüman kadının başörtüsü kadar güzel ve paktır.’ Kitaptaki beş şehir sırasıyla Ankara, Erzurum, Konya, Bursa ve İstanbul’dan oluşmaktadır. Tanpınar bu şehirlerde geçirdiği zamanları öylesine güzel ve edebice anlatır ki satırların arasında yalnız anlattığı şehre sevgi beslemekle kalmaz, metinden de ayrı bir tad alırsınız. Tanpınar’ın bu eserini diğer gezi yazıları yahut seyahatnamelerden ayıran şey şüphesiz ki kadim olana duyduğu hürmeti ve canlandırdığı şahsiyetleri anlatış tarzıdır. Mesela Ankara’nın dasıtaniliğinden, uzun tarihinin şaşırtıcı terkiplerinden bahseder. Hacı Bayram’ı Veli’yi anlatırken o mutasavvıf çehresini çiziş şekli, yaşadığı tarihe sizi çekmesiyle beraber Ankara’yı farklı görmenize neden olur. Bir anda kendinizi tarih kitabı okuyor bulursunuz. Cümleleri ağırdır, dikkat verilerek okunmadı mı bağlam kopar. Kendisinde genellikle kasvet havası hâkimdir. Kurduğu cümlelerle sizi anlattığı şehrin sokaklarına indirmekte bir ressam maharetindedir. Sonra Erzurum’a geçer. İlk gördüğü Erzurum’da otuz sekiz medrese, elli dört camiden bahseder. Sonraki gelişinde Cumhuriyetin kuruluşunun ardından medreseler kapatılacaktır. Ruslarla, Ermeni’lere karşı vatan sathını müdafaa eden Erzurumluların o yekpare vücut olmuş birliklerinden, geleneklerinden doğan imanlarından söz eder. Sonra Konya’yı Selçuk Sultanlarının şehri diye sıfatlar. I.Kılıçarslan’dan. Alâeddin Keykubat’tan ve birtakım devlet adamlarıyla beraber şehrin tarihinden bahseder, sizi o günlere yolculuk yaptırır. Sonra sizi Mevlana ile tanıştırır. Mevlana’yı, Mevleviliği, gördüğü Mevlevileri anlatır. Onların o dönüşlerinden hayatımızı bir rüzgâr etkisiyle kavuracak dersler, manalar çıkarır. Bursa’da zaman diye açar yeşillere bürülü şehrin mukaddimesini. Sadrazam Keçeci Fuat’ın dilinden Osmanlı tarihinin dibacesi diye tanımlar Bursa’yı. Evliya Çelebi’nin Bursa hakkındaki malumatlarına yer verir. Bir anda kendini Evliya Çelebi’yle hayal eder ve sizi de o hayaline sürükler müellif. Evet, bu kitabı farklı kılan da budur ya zaten, bu manevi ruhu az çok hisseden Tanpınar size de adeta eşyaya boş bakmamanızı, ecdadı tahayyül etme yetisini öğütler. Elbette ki kitaptaki en çok yeri İstanbul’a ayırır. Baki, Nefi, Nabi’den söz açar. Yazdıkları şiirleri acaba, İstanbul’un hangi içli sokaklarında kaleme aldılar, ne düşündüler diye söylenmekten de alamaz kendini. Sultan Bayezid’den, Mimar Sinan’dan Süleymaniye Cami’den, Kanuni’den bahseder. O günkü İstanbul’un ne kadar da manasızlaşmaya başladığından dem vurur. Ah, bugün görse İstanbul’u hayallerimdeki bu harika şehri yerle bir edemem deyip çekip gider herhalde Tanpınar. Velhasıl kelam mutlaka okunması gereken bu eser bizim şu an kendisinin nerede olduğundan bihaber bulunduğumuz aramak tenezzülünde dahi bulunmadığımız hakiki şehirlerimize bir kapıdır, bizi tahayyüle zorlar, memleketimizden başlayarak yaşadığımız muhite kadar tarihi bilmemizin elzem oluşundan bahseder. Eseri okurken Cumhuriyet Dönemi mühim yazarlarından olan, bittabi Batı’dan etkilenen bir şairin yazdıklarını okuduğunuzu bilerek okumalısınız. Duru olanı al, bulanığı bırak misali bize yakışan bu eserden de kendi muhayyilemize yarayacak mücevheratı alıp müellife hakkını teslim etmektir. Yaşantımızı anlamlı kıldığımız, eşyaya mana yüklediğimiz zaman masivamız maveraya, monoton hayatımız mücahedeye kalbolacak. İslam inkılabının İslam şiarı şehirlerini gezip satırlara, oradan da sadırlara aktaracağımız günün yaklaşması ümidiyle, çalışma bizden tevfik Allah’tandır. Selametle.
Beş Şehir
Beş ŞehirAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 201911.5k okunma
·
81 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.