Gönderi

Ellerim cebimde yürüyorum
Elim cebimde yürüyorum çünkü böyle yürümek hoşuma gidiyor. Babam aklıma geliyor elim cebimde yürürken, öyle yürüdüğüm için kızmıştı bana. Ne saçma demiştim, bu da kusur mudur? Fakat babam kızmıştı bana; anlamsız, çok anlamsız gelmişti, ben de içten içe ona kızmıştım. Yine elim cebimde adımlarımı sayarak yürüyorum. İnsanlardan oluşan sel üzerime geliyor, akıntıya kapılacağımı bile bile, aldırmadan elim cebimde yürüyorum. Gözlerim bakıyor ama göremiyor. Kulaklarım duyuyor ama işitemiyor. Puslu bir hava, yağmur düştü düşecek, tüm duylarım kapalı bir halde yürüyorum. Babam aklıma geldiği için mi yürüyorum, yürüdüğüm için mi babam aklımda bilemiyorum. Ama elim cebimde, içimde de kocaman bir pişmanlık yürüyorum kendimle. Saçlarımda aynı babamın saçlarına benzedi, dalgalı bir saçı vardı babamın. Her yer bembeyaz. Beyaz olmayan hallerini de görmüştüm ama hatırlayamıyorum. Nedense bembeyaz saçları kalmış aklımda. Elim cebimde, babam kalbimde, bana kızması da gözümün önünde puslu bir havada yürüyorum kendimle. Taş fırının önündeyim, çocukluğuma gidiyorum, babamın ekmek alın oğlum demesi kulaklarımda. Anlamazdım neden belediye ekmeği aldığımızı, 10 kuruş ucuzdu. Sıcacık ekmek ve sabah kahvaltısı, yer sofrasına oturmuşuz, bardaklarda açık tenli çay, zeytin ve peynir. Anlamazdım sofradaki peynire dokunmayışlarını, biz yersek eksilirdi. Bir gün karşı komşumuzun çocuklarıyla, çocukluk arkadaşlarımla, onların evinde kahvaltı yapıyoruz; arkadaşım tabaktaki koca bir dilim peyniri, tek parça halinde, bölmeden, parçalamadan, ağzına atıp yemişti. Ben gözlerimi istem dışı kocaman açmış, arkadaşımın annesi Fatma teyzeye bakmıştım, hiçbir tepkisi olmamıştı. Ertesi gün evde aynısını yaptım, annem bir şey diyecek oldu, babam susturdu. O sabah çok güzel gelmişti peynirin tadı. Ama anlayamadım niye belediye ekmeği aldığımızı, 10 kuruş diğerlerinden ucuzdu. Bir de babamın mavi pantolonu vardı, hep onu giyerdi, İspanyol paçaları aklımda, o zamanlar modaydı. Annemin pantolonu ütülemesini ve şu sözünü hatırlıyorum “ütü kızmışken” ver de ütüleyeyim. Ütülerken nemli bir tülbent konurdu pantolonun üstüne, o nemli bezle ütü buluşunca çıkan ses ve koku halen aklımda. Su dolu bir tas olurdu yanımızda, tülbenti ben daldırırdım tasın içine, bir gün ütü bozulunca babamın pantolonunu yatağın altına koymuştu annem, yatak ütüsü demişti onu da hiç anlamamıştım. Her gün aynı pantolonu giydiği için dizi çıkmıştı; annem çiterim ben onu demişti. Mavi renk ip kullansa da, dikilen yer, yara izi gibi belli oluyordu, zaten babam da beğenmemiş ve yeni pantolon almaya karar vermişti. Beraber gittik pazara. Satıcılar bağırıyordu, az giyilmiş diye… Yine mavi bir pantolon aldı babam. O zaman da anlayamadım, babamın neden az giyilmiş pantolon aldığını… Bir gün Rusya’dan sirk gelmişti, çok istemiştim sirke gitmeyi. Arkadaşlarım gidiyordu, annem olmaz demişti, ben yine de babama söylemiştim. Babam götürmüştü beni sirke. Arkadaşlarım ailesiyle birlikte bilet alıp giriyorlardı, çok yalvarmıştım babama birlikte girelim diye, babam tek kişilik bilet almıştı, sen gir oğlum ben sıkılırım demişti, kızmıştım benimle olmuyor diye. Cebime para koyarak patlamış mısır alırsın demişti. Çok eğlenmiştim, dışarı çıktığımda babamı düşünceli bir şekilde bankta otururken bulmuştum. Elinde simit ve meyve suyu vardı. Yüzü solgun ve sararmıştı. Ben yaklaşınca ayağa kalkmıştı, “Baba sende gelseydin çok güzeldi.” demiştim. “Ben sıkılırdım oğlum” diyerek, elindeki simidi ve meyve suyunu bana vermişti, bir defa ısırmıştı simitten, meyve suyu açılmamıştı. Sağ eliyle sol kolunu tutuyordu: “Koluna ne oldu baba?” dediğimde, “Yok bir şey oğlum, meyve suyunu da iç, kuru kuru yeme” demişti. O gün çok mutlu bir şekilde eve dönmüştüm. Annem kapalı kapının ardından babama söyleniyordu, o kadar parayı niye verdin diye. Konuşmaları iyi duyabilmek için kapıya yaklaşmıştım, birden annem odadan çıkmıştı, göz göze gelmiştik: “Anne, sirk çok güzeldi” demiştim. Hiçbir şey söylemeden bir şaplak atmıştı bana, anlayamamıştım niye vurduğunu, içerden babamın derinden gelen sesini duymuştum: “Rahat bırak çocuğu yarın da gideceğim.” Yatağıma yatınca kocaman kulakları, uzun hortumlarıyla filler aklıma gelmişti. İpte yürüyen cambazları düşünürken, patlamış mısır almam için babamın verdiği parayı hatırlamıştım, patlamış mısır alamamıştım, çünkü babamın verdiği para mısır almaya yetmemişti. Ertesi sabah parayı babama vermeye çalışmıştım, ama O almamıştı. O sabah babam yine mavi pantolonunu giyip, işe gitmişti. O gün babamı son görüşüm olmuştu. İş çıkışı kan vermeye gitmiş… Kan verdikten sonra fenalaşmış… Sirk parasını çıkarmak için kanını satmış, babam. Üzerindeki mavi pantolonun cebinden bir tarak ve kan için verilen para çıkmış… Ellerim cebimde, yürüyorum caddelerde, insan seli üstüme doğru akıyor, bir tek ben akıntıya karşı yürüyorum, bakınıyorum ama göremiyorum. Saçlarımda beyazlamaya başladı, saçım aynı babamın saçına benziyor. Yüreğimde bir pişmanlık, yürüyorum elim cebimde…
··1 quotes·
79 views
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Nisa Nur okurunun profil resmi
Kalbime dokundunuz. Teşekkürler...
Ayten Ernaz Tiryaki okurunun profil resmi
Bir evlat olarak kendimi kötü hissettim; Anne olduktan sonra annemi daha iyi anladığımı düşünüyordum(!) Şimdi hepsi boşa gitti!
Hilal Gizem İpiçürük okurunun profil resmi
Benciliz çok ,çocuk bile olsak benciliz .
MadesaM okurunun profil resmi
Babam , canım babam ; birbirimizi çok seviyoruz biliyorum hatta sen beni daha çok seviyorsun bunu da biliyorum ama o sert mizacın , hep haklı kızışların , hakettiğim cezalarım ... şimdi anlıyorum BABA'M şimdi anlıyorum , gözlerimde yağmurlar , gönlümde fırtınalar kopuyor , çok sağ olun bana tekrar baba sevgisini hatırlattığınız için ... :( :( :(
böcürt okurunun profil resmi
Bir daha beğeneyim dedim ama dahası yokmuş...
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.