Gönderi

230 syf.
10/10 puan verdi
Ümmid-i Aşkım
Aşağıya bıraktığım ve eserde yer almayan bu iki şiirin varlığından haberdar olduğumdan beri hep merak etmişimdir Atatürkün özel hayatını. Bir şeyler eksik kalmış , bir şeyler yanlış yola gitmiş ama olan olmuş diyor bana bu şiirler. Atatürk’ün sevgisinden ötürü intihar eden bir kadının varlığı , onun için yazdığı şiirin acısı ve Atatürk’ün de “Ümmid-i Aşkım” dediği kadının ruhunu hissetmek, hissedebilmek... Atatürk’ün yaveri tarafından birebir, kendi diliyle anlatmış olduğu, doğruluğuna inandığım bir eser. Kurgusal olabileceğini düşünmüyorum. Ülke kurmuş, meclisler yönetmiş, ilkeler inkılaplar gerçekleştirmiş bir devlet adamının hayatında ruhuna eşlik eden kadınları merak etmişimdir hep. Bu eser de merak ettiklerimi en duru şekilde aktarmış zannımca ve size sadece Atatürk’ün özel hayatını değil dönemin de siyasal, sosyal durumu hakkında da bilgiler veriyor. Sevgisi için intihar eden Fikriye Hanım ve onunla evlenen Latife Hanım... Galiba ben de aşktan ölmeyi seçerdim geriye şiirler bırakabilmek için... Keyifli okumalar dilerim. Benim Gözümün Nuru! Gönlümün Efendisi! Gecemin Işığı Efendim! Ciğer parem kanıyor, sanma ki dil yâresinden, Aylardır öksüzüm, Fikriye derken can veren sesinden, Döktüm payına ne kaldıysa geriye, bi-çare Fikriye’den, Gel kurtar demeye kalmadı mecal, çektiğim bu çileden. Çok mu gördün kuluna, bir namey-i nesretmey-i, İsterdi kırık gönül, bir fırçayla seni resmetmey-i, Tek dileğimdir hayata veda ederken, seni bir nebze görmeyi, Nasip eder mi Tanrı bilinmez, aguşunda ölmeyi. Eylemem feryat, şekvacı ise hiç değilim, Gidince esbab-ı hakikiye bilesin ki gene seninim, Cennet de olsa yerim, her gece duanı beklerim, Şems-abad olsada yattığım yer, payına yüz sürmeyi rüchan eylerim. Gel bir katre ümmid ver, gitmeden harabe-zare, Görenler sanır ki hastayım, değil, kulun divane, Çeşm-i mahmurum bitti, kan kusuyor biğane. Sevdi gönül neylesin, açık gidecek çeşm-i yar ne çare. Fikriye 28 Ağustos 1922/Çankaya Ümmid-i Aşkım Fikriye Bir hüzün gibi geldi geçti vuslatımdan, Şekvacı olmadı yorgun başımdan. Lezzet-i şinasiydi sunduğu kahve fincanından, İzmihlâli mümkün değil sızlayan vicdanımdan. Varsın çeksin bu dimağ, unutmaz seni, Kimse dolduramadı yürekteki yerini. Bir kadeh gibi sunmuştun ölümsüz sevgini, Çaresiz yürek nedendir, bilmedi kadrini. Terk-i hayat ne der, bilemem amma, Bir ümmid-i hayaldir buluşmak orada. Dilerim sübut bulur, kanayan yara da, Aşk-ı muhabbet biter mi cennet-i alâda. İçsende bir kadeh hayat iksirinden, Zamansız ayrıldım, bilinsin Fikriye'den. Bıkmadım ki doyayım o narin ellerinden, Ummid-i aşkım saracak onu cefakâr teninden. Mustafa Kemal Atatürk 19 Eylül 1924
Latife ve Fikriye
Latife ve Fikriyeİsmet Bozdağ · Truva Yayınları · 2012684 okunma
·
44 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.