Gönderi

Straw Dogs (1971)
Yönetmen: Sam Peckinpah Senaryo: David Zelag Goodman, Sam Peckinpah, Gordon Williams Oyuncular: Dustin Hoffman, Susan George Tanıtım Amerikalı bir matematikçi olan David, çalışmalarına yoğunlaşmak üzere karısı Amy’nin de doğup büyüdüğü yer olan, İngiltere’deki küçük bir kasabaya yerleşirler. Evin tamir işlerini halletmesi için, aralarında eşinin eski erkek arkadaşı da bulunan bir grupla anlaşırlar. Film bunun üzerine gelişen olaylarla şekillenir. Gordon Williams ‘The Siege of Trencher's Farm’ isimli eserinden sinemaya uyarlanmıştır. ---Sonrası Spoiler İçerir--- İnceleme Film bir kasabanın resmedilmesiyle başlıyor. İlk sahnede David ve eşinin kasabaya taşınması, eşinin eski erkek arkadaşıyla karşılaşması ve kasabalının yabancılara karşı sorgulayıcı tutumları sahneleniyor. Filmin devamında erkek egemen toplum ve şiddete dayalı toplumsal düzenin hakimiyeti izleyiciye sunuluyor. David evinin tamiri için bir grup adamla anlaşıyor ve ardından olay örgüsü genişliyor. Chaplin; hayat dar alanda trajedi, geniş açıda ise komedidir, der. Kanımca bu vecizenin daha doğru aktarımı; olayları derinlemesine incelerseniz trajedi, yüzeysel bakarsanız komedi olur, şeklinde olmalı. İnsan; olayları gözlemleyen, inceleyen, bunlara istinaden kurallar oluşturan bir canlıdır. Aksi halde ele aldığımız canlı; insiyak ve hormonların dinamizme neden olduğu salt determinist bir organizma olurdu. Aristoteles; insan politik bir hayvandır, der. Yani insan şehirler kurar, kurallar yapar ve sosyal bir çevrede yaşar demek istemektedir. Freud ise insanı tamamen içgüdüleriyle değerlendirir. Düşüncelerin; içgüdülerin manipülasyonuna çok fazla maruz kaldığını düşünerek bu sonuca varmıştır. İnsiyak mı düşünce mi? Bu iki zıt fikirdir. Mantık kuralları gereği iki zıt fikri doğru kabul edemeyiz ancak ikisi için de hatalı demek mümkün değildir. Straw Dogs; baştan itibaren izleyiciye insanı ve onun hemcinsleriyle olan ilişkileri ve dolayısıyla toplumu sorgulatıyor. Filmde, din sınıfı, devlet ve avam, kişilerle temsil edilirken; yine kadın ve erkek, evrimsel rollerine uygun biçimde resmediliyor. Bu resmedilen kasabada; otoritesi meçhul bir iktidar (Major John Scott), ilgisiz bir din sınıfı (Reverend Barney Hood) ve diğerleri dediğimiz halk kesimi yer alıyor. Kasaba halkı insiyakları çerçevesinde hareket eden bir güruh. Sahip olduklarını korumak ve istediklerini elde etmek. Anlaşmazlıklar; barda içki ücreti ödeme sahnesinde olduğu gibi; mülkiyet hakkı, yaşam hakkı gibi en temel hukuksal kurumlar dahi iktidarın gözü önünde kurallarla değil şiddetle çözüme kavuşuyor. Öncelikle burada toplum sözleşmesi üzerinde durmak gerekir. Devletin varlığının en büyük tecellisi şiddet tekelidir. Hobbes insanın doğal durumunu ‘insan insanın kurdudur’ diye özetler. Gerçekten de filmde gördüğümüz ortam bu toplum sözleşmesi öncesi doğal duruma benzer. Son sahneler, kızını kaçıran adamı yakalayarak cezalandırmak istemek, müeyyide yetkisinin devlete devredildiği bir toplumdan çok kabile tarzı öç yahut kısas sistemini anımsatır. Başroldeki karakter David; yabancı olduğu bir topluma giriş yapar. Bu toplum yukarıda açıklanan nedenlerle, tipik, erkek egemen ve şiddetin işlevsel olduğu yapıdadır. David; akıllı ancak zayıf ve çelimsizdir yani fizyolojik ve psikolojik olarak uygun olmadığı bir ortamın içerisindedir. Zamanla içinde bulunduğu durumlara farklı tepkiler gösterir. Görmezden gelir, inkar eder ancak zamanla uyum sağlamaya başlar. Kah eğitimiyle kah parasıyla (herkese içki ısmarlaması gibi) saygı görmeyi umar. Ancak yanında çalışanlar onun bu zayıflığını sezmiştir ve onu küçümsemeye başlarlar. Erkeğin bu doğal ortamda iki görevi vardır. Onlar vahşi ortamı çağrıştıracak biçimde iki görevi şiar edinirler; sahip olduklarını korumak ve istediklerine saldırarak elde etmek. Son sahnelerde evin içine girmeye çalışan adamların diğer yandan bisikletle oyun oynaması, izleyiciyi; burada idrake dayalı bir çatışma olduğu sanrısından uzak tutma çabasıyla çekilmiş. İptidai hareketler, çok ciddi bir iş üzerindeyken aniden oyun oynamaya kalkışmaları, doğal ortamında resmedilmiş hayvan davranışlarını andırmakta. Kadın bu toplumda bir mülkiyet aracıdır. İradesi olduğu kabul edilmez, edilgendir, zira fiziksel olarak bir güç sahibi değildir. Şiddet yetisi onu vahşi doğada birey olmaktan çıkarır. Tecavüz sahnesinde de bunu gösterir yönetmen. Ayrıca haydutların evin içine girmeye çalıştığı sahnede kadının da bu role uygun davranışı tatbik ettiği gözlenir. O evrimsel rolüne uygun olarak daha kuvvetli olduğuna inandığı adama sadakat gösteriyor, kocasına değil. Daha haklı ve doğru bulduğu için değil; evrimsel olarak daha korunaklı bulduğu erkeğin yanında yer almaya kalkışıyor. Amy kocasından farklı olarak bu kabilenin bir ferdi. Çocukluğunu geçirdiği bu kasabanın yabancısı değil. İlk sahneden itibaren mensup olduğu kasabanın şiddet içeren sistemine, kocasını da dahil etmek istiyor (arabayı adamların üzerinde sürmesi). Evinde çalışan adamların karşısında üstsüz biçimde gezmesinde olduğu gibi; onları kışkırtarak, kocasını bu savaşın içine çekmeye çalışıyor. Doğada, dişinin; kendisiyle çiftleşmek için kavga eden vahşi erkek hayvanları izlemesi gibi. Kocasını yer yer aşağılıyor, hor görüyor. Tecavüz sahnesi ve sonrasında kocasıyla tecavüz eden kişiyi kıyaslaması ise; yine Nietzsche’yi haklı çıkaracak türden. İnsan irade sahibi midir? Hukukta, özellikle ceza hukuku bağlamında serbest iradeden söz edilebilir mi? Kriminoloji bu konularda belli tespitler yapmış olsa da; filmde, salt göze çarpan şu ki; insanın evcilleştirilmesi gerekir, ve bugün modern toplumlar bu sorunu eğitim öğretim faaliyetleriyle çözmeye çalışır. O halde iki farklı yöntemi ele alalım. Vahşi insan, toplum sözleşmelerinde belirtilen doğal haline uygun davranıyor ve şiddeti var olma şekli olarak ele alıyor. İkinci durumda, eğitimli yani evcilleştirilen insan, en mükemmel haliyle, toplum mühendisliğinin zirvede olması demektir ki, George Orwell’ın 1984’de çizmiş olduğu distopyanın bir benzerine götürür. Şu halde serbest irade nedir? İçgüdüler, hormonlar, hastalıklar, fobiler vs.’den arda kalan ve çeşitli manipülatif araçlarla yönlendirilen küçük bir bilinci serbest irade olarak kabul etmek mümkün müdür? Başta Amy ve işçiler ardından tüm kasaba eşrafında gördüğümüz iptidai hareketler film boyunca bu sorgulamayı yapmamıza sebep oluyor. Nihayetinde; David, bu başkalaşım sürecinin sonucunda uyum sağlıyor. Şiddet uygulayarak, düşmanları yok ediyor ve aynı zamanda erkekliğini kanıtlıyor. Çizilen salt kötü karakterlere karşı uyguladığı şiddet, izleyicide kefaret algısı yarattığından; hoş ve hatta adil karşılanıyor. Öç adil midir? Son sahneyi tekrar hatırlamak ve yönetmenin mesajını iyi niyetle değerlendirip özetlemek gerekirse; adalet öldüğü zaman (Major John Scott) öç, ehveni şerdir.
··
36 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.