Gönderi

Kemalizm, Mustafa Kemal tarafından bizzat yapılmamışsa da onun hayatı çevresinde örülen bir tarih esas alındığı için kendisinden ayrılamaz bir hüviyet kazanmıştır. Bütün cumhuriyet, devrim ve inkılâp tarihi kitaplarında bir şahsın tarihi önemli bir yer tutar. En ciddî, ilmi kitaplar dahi, Mustafa Kemal’in hayatını anlatırken bir fevkalbeşer/ insanüstü şahsiyeti anlatma havasına girmekten kurtulamazlar. Burada bugüne kadar üzerinde durulmamış, dikkatlerden kaçmış bir nokta üzerinde kısaca durmak istiyoruz. ... Bugün Mustafa Kemal’le ilgili biyografilerin genel olarak Osmanlı toplumunda yer etmiş Hz. Muhammed’in hayatı ile ilgili eserlerin şemasını tekrarladığını söyleyebiliriz. Mustafa Kemal’in doğumu sırasında Osmanlı Devleti’nin ve dünyanın içinde bulunduğu durum, mahiyet itibariyle Hz. Peygamber biyografilerinde çizilenlerin bir tekrarı olarak kabul edilebilir. Durum çok kötüdür, bir kurtarıcı beklenmektedir. Mustafa Kemal bu manzarayı bizzat Nutuk’da (2. büyük kurultay dolayısıyla, 1927) ve 4.Büyük kurultaydaki (1935) konuşmasında çizer: “...Uçurum kenarında yıkık bir ülke. . .Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar. . .Yıllar süren savaş. .. Ondan sonra, içeride ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan...” Her iki Mustafa’nın yetim kalmaları, birisini amcasının, diğerini dayısının himaye altına alması küçük yaşlar için benzer atmosferin oluşmasına yol açmaktadır. Hz. Muhammed’in Mekkeliler arasında Emin (güvenilir) sıfatını alması, Atatürk’ün Öğrenciliği sırasında matematik öğretmeni tarafından “Kemal” (olgun, mükemmel) olarak adlandırılması hadisesi ile karşılanmaktadır. Mustafa Kemal’in resmî-yarı resmî biyografilerinde, onun küçük yaşta dönemin anlayışına ve idaresine karşı çıktığı, hiçbir zaman uzlaşmadığı teması işlenmektedir. Bu ise, Hz. Muhammed’in biyografilerinde yer alan, putperestliğin yaygın olduğu bir dönemde yaşamakla beraber hanifiliği, hiçbir zaman puta tapmaması motifini tekrarlamaktadır. Benzer bir motif de Hz. Peygamber’e Mekkeli müşriklerin, davasından vazgeçmesi kaydıyla, ne isterse (makam, mevki, kadın, zenginlik vs.) vereceklerini söylerler. Hz. Muhammed onlara “güneşi sağ elime, ayı da sol elime koysanız vaz geçmem” der. Mustafa Kemal biyografilerinde, ona iyi makamlar teklif edildiği, saraya damat olması için çalışıldığı, hatta bir hanım sultanla evlenmesi için teşebbüste bulunulduğu öne sürülmektedir. Yine bu biyografi kitaplarına göre, Mustafa Kemal, vatanı kurtarmayı, cumhuriyeti kurmayı her şeyden üstün tuttuğu için, her şeyi elinin tersiyle iter ve Anadolu’da zor yolculuğa çıkar. İslâm tarihinin başlangıcı olarak kabul edilen Hicret hadisesi, Hz. Muhammed’in Mekke şartlarında insanları kurtuluşa çağırmanın mümkün olmadığını görerek mücadeleyi daha elverişli bir mekâna taşımak için Medine’ye göçüdür. Bu göç sırasında fevkalade hadiseler cereyan eder, bütün bâdireleri atlatan Hz. Peygamber Medine’ye ulaşır ve sevgi gösterileri ile karşılanır. Kemalist tarihte Hicrete tekabül eden-ettirilen hadise, Samsun’a çıkıştır. 19 Mayıs 1919 kemalist tarihçiler tarafından bir tarih başlangıcı (milat) olarak alınmıştır. Samsun yolculuğu üzerine bindirilen güçlükler, düşman takibi hikâyeleri, Hicret hadisesindeki yol güçlüklerini karşılamaktadır. Mustafa Kemal’in Mekke’si İstanbul’sa, Medine’si Ankara’dır. Hazret-i Muhammed, son peygamberdir. En son ve mükemmel dini tebliğ etmiştir. Kendisinden önce gelen peygamberlerin tebliğlerini tamamlamıştır. Mustafa Kemal, kendisinden Önce gelen modernleşmecilerle bu çerçevede kıyaslanmıştır. 2. Mahmut, Mustafa Reşit Paşa veya diğerleri, Mustafa Kemal’in mükemmel modernleşmeciliği yanında eksiklidirler. Modernleşmeciliği Mustafa Kemal en mükemmel haline getirmiştir. Hz. Muhammed’in dinî tebliği tamamladığı gibi, modernizmi/batılılaşmayı tamamlamıştır. Mustafa Kemal’in ölümünden sonraki bazı uygulamaların onun takipçileri tarafından büyük tepki ile karşılanması, bundandır. Hz. Peygamber vefat edince, Arap yarımadasında irtidat hareketleri, yani dinden dönüş hareketleri ortaya çıkmıştır. Mustafa Kemal’in Ölümünden sonra da kendi mantığı içinde irtidat (yani irtica) hareketleri ortaya çıkmış, modernleşmeden geriye dönenler olmuştur. Mustafa Kemal’in Nutuk’unun sonunda yer alan ve “ Ey Türk Gençliği” hitabı ile başlayan bölüm, Hz. Muhammed’in “Ey insanlar” diye başlayan “Veda hutbesi”ne tekabül ettirilmiştir. Hz. Muhammed Veda hutbesinde, inanlara, kendisinden sonra eski kötü alışkanlıklarına, cahiliye devrine, dönmemelerini, emaneti sahibine vermelerini, faizden kaçınmalarını, kan davasından vaz geçmelerini, kadınların haklarını gözetmelerini, emanetini (dini) korumalarını vb. öğütlemekte ve Arap’ın Arap olmayana bir üstünlüğü olmadığını bildirmektedir. ... Mustafa Kemal’e biçilen merkezî rol, gerçekte, kendisinin tarif ettiği roldür. Mustafa Kemal, Nutuk’da ve diğer dokümanlarda adeta kendi tarihini kendisi yazmaktadır. Bu tarih aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin meşruiyet tarihi olmaktadır. Mustafa Kemal’in devletin oluşumunda kendine verdiği merkezi yer, onun yapıp ettikleri kendisi tarafından ideoloji olarak adlandırılsın veya adlandırılmasın, tam bir ideoloji ortaya koymuştur. Halefleri de bunu böyle, yani doğru anlamışlardır..
·
17 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.