Gönderi

Uzun ama okumaya değer :)
Sağ tarafına yatmış yaşlı kadın upuzun bir nefes verdi, yüzünde bir gülümseme belirdi ve öldü. Öldü. Öldüğünde bedeninde 3.147.740.103.497.276.498.750.208.327 tane atom vardı. Toplam kütlesinin yüzde 63,7’si oksijen, yüzde 21’i karbon, yüzde 10,1’i hidrojen, yüzde 2,6’sı nitrojen, yüzde 1,4’ü kalsiyum ve yüzde 1,1’i fosfordu. Ayrıca yıldızlarda oluşmuş doksan küsur başka kimyasal elementi de vardı. Bedenindeki su, yakılma sırasında buharlaştı. Karbonuyla hidrojeni oksijenle birleşti, kıvrıla büküle göğe yükselerek havaya karışan karbondioksit ve nitrojen dioksiti yarattı. Kalsiyum ve fosforunun çoğu kızıl kahverengi tortuya dönüşüp rüzgârla savrularak toprağa karıştı. Zamansal zincirlerinden kurtulan atomları, dağılıp yavaşça atmosfere karıştılar. Altmış gün içinde gezegenin her tarafında bulunabileceklerdi. Yüzüncü günde atomların bazıları, su taşıyanlar, sıkışarak yağmura dönüşüp yere indi ve hayvanlarla bitkiler tarafından içildiler. Atomlarından bazıları ışık kullanan organizmalarca emilip dokulara, organcıklara ve yapraklara dönüştüler. Bazıları oksijen yaratıklarınca solunup organ ve kemiklere girdiler. Atomlarını taşıyan hayvan ve bitkileri yedi gebe kadınlar. Bir yıl sonra atomlarını taşıyan bebekler doğdu. Atomlarının kimlik yaftaları yoktu elbette. Ama kesinlikle, kuşkusuz onun atomlarıydı. Hangileri onunkilerdi biliyordum. Zihinlerinde onun zihninden parçalar vardı. Nesilden nesle doğacak bu milyonlarca çocuk, atomlarından bir kısmının o kadının atomlarından devşirildiğini bilecek miydi? Zor.
·
3 görüntüleme
Blau und Märchen