Gönderi

Alıntıdır. Lise ve lisans doneminde yurtdisina kacip orada calisan zeki insanlara cok kiziyordum. ulkenin gelismemesinin sebebini onlara bagliyordum. fakat olay aslinda tam tersiymis, gitmelerinin sebebi ulkenin gelismemis olmasiymis.arada cok ince bir cizgi var. elimden geldigince o cizgiyi anlatmaya calisacagim. turkiye’de universiteden* ezbere dayali bir sistem oldugundan ve tembel bir insan oldugum icin 2,40 gibi bir ortalama ile mezun oldum. cunku ben bircok insan gibi mecburiyet olmadan bir isi yapmayan birisiyim ve ulkemizin egitim sistemi beni ogrenmeye mecbur birakmiyor. beni mecbur biraktigi olay, bir kac sene oncesinde cikmis sorulari veya kitap/ders notu gibi yazili mataryellerin belirli sayfa araliklarini ezberlemek. durum boyle olunca universite ogrencilerinin %80i gibi sinavdan bir gece once calisip, 1 saat sonra unutmak ile 4 yili tamamladim. 3 ev arkadasim ve ben master yapmaya karar verdik. aralarinda en tembel olan ve en az sorumluluk sahibi olan ben master egitimimi japonya’da almaya karar verdim, diger 3u ayni universitede devam ettiler egitim hayatlarina. burada o ince cizgi olustu. 3 arkadasimda hem master yapip hem de kpss calistilar. kpssye kendi yasadiklari sehirlerde calisip ayda 1, maksimum 2 kere okula giderek mezun oldular. akademik danismanlari bunlara 1 adet ingilizce makaleyi turkceye cevirmeleri icin 1 ay sure verdi, yaptiklari deneyleri ayda 1 kere okula giderek tamamladilar. ben, diger taraftan, japonya’ya geldigim gunden itibaren gunde ortalama 12 saat calismaya basladim. ortalama 12 saat, haftasonlari dahil, bazi gunler 18 saat calisirken bazi gunler sadece 6-7 saat calisarak kendime vakit ayirdim. 12 saat calismak zorundaydim cunku mecbur birakildim. gerek ingilizce bilgim olsun, gerek bolumum hakkinda genel bilgilerim olsun yeterli degildi. bu sekilde soyledi hocam. belkide universitenin en dusuk seviyedeki ogrencisi bendim, bu sekilde inandirildim ve calisip ogrenmeye mecbur edildim. megerse her ogrenciye ayni sey soyleniliyormus. turkiye’de lisans egitiminde hoca bize deney ogretirken saf su dahi kullanmiyordu pahali oldugu icin, burada sirf bir kurali bana ogretmek icin 500 tl’lik kimyasali cope attirdi hocam bana. kural suydu: enzimleri -20 derecede saklayip, kullanicagin zaman direk buz ustune koyucaksin ve kullandigin sure boyunca buz ustunde kalicak. ben buzluktan cikartip daha yeni actigim enzimi* buz kullanmadan masamin ustune koydugum icin hoca benden cope atmami istedi. cunku eger enzimin yapisi bozulduysa sadece benim deneyimi degil, o enzimi kullanan herkesin deneyini etkilerdi. o kurali ogrenmem 500 tl den daha onemliydi burada. turkiyede deney yaparken senden istenen sey deneyi ne sekilde yapicagini ve deneyde kullandigin kimyasallari ezberlemek iken, burada kullanicagin kimyasallari tek tek senin yapmani ve hangi sebep ile kullanginin farkinda olmani bekliyorlar. ben bir kere hocama bir kimyasalin yerini sordum benim agzima sicti, arastirip bulucaksin, yoksa arastirip yapicaksin, eger yapamiyacagin bir kimyasal ise siparis vericeksin dedi. bende internetten arastirip yapmaya calistim, bok gibi oldu, deney sicti haliyle. hocaya gidip soylemeye korkuyorum. kendisine soyledigim zaman guldu. bildigin adam benim basarisiz olmamdan, kac dolarlik kimyasalin icine sicmamdan mutlu oldu. nasil arastirip yaptigimi sordu, internetten baktim dedigimde yine agzima sicti. 5 katli, hayvan gibi, icinde milyonlarca kitap olan kutuphane dururken bilgi kirliliginin kol gezdigi interneti kullandigim icin kizdi haliyle. ertesi gun sabah 9da gittim kutuphaneye aksam 8e kadar 6 tane kitap okudum sirf kimyasalin yapimini ogrenmek icin. o gun ogrenmenin zevkli bir sey oldugunu anladim, kitaplarin arasinda kaybolurken, 2 elimde 2 kitap oldugu halde 3. kitabi acmaya cabalarken kendimi zeki hissettim. bilgiyi elde etmek o kadar da kolay degilmis bunu ogrettiler bana. elde ettigim bilginin kalitesini sorgulamayi ogrettiler bana. gerekirse profesore kafa tutup, bildigin yolda ilerlemeyi,profesorun yaptiklarini sorgulamayi ogrettiler bana. turkiyede ayda 1 makale cevirip mezun olmak varken ben gunde 2-3 tane makale okuyup onlari %100 eksiksiz olarak anlamaya mecbur edildim. bir makaleyi eksiksiz olarak anlamak demek o makalede yapilan deneyin aynisini yapabilecek seviyede olmak demekmis. bir makaleyi okuyup “hmm bu boyleymis” demek olmuyormus, okudugun makaleyi alintilayan diger makalelere de bakip ogrendigin bilginin gercekten o sekilde mi olduguna emin olmak gerekiyormus. kisacasi ben gercek bilim adamlarindan gercek bilimi ogrenirken benimle ayni dereceyi alan kisiler ayda 1 kere okula giderek aldirlar. bu sekilde yazinca “ben cok calistim en iyisini ben hakediyorum” tarzi bir sey oldu ama olay oyle degil. japonya’ya gelen ben degil diger 3 arkadasimdan herhangi birisi dahi olsa, ayni basarilara belkide daha fazlasina sahip olucakti. ben gercekten bir seyler ogrenmenin zevkini tattim ve hayatima bu sekilde devam etmek istiyorum. doktoradan mezun olduktan sonra turkiye’ye donup bir universitede docentlige baslasam 3 tane buyuk problem beni bekliyor: 1. kendini gelistirme mecburiyeti yok. dedigim gibi ben tembel bir insanim ve eger mecburiyet yoksa yan gelip yatarim. 2. ben bu kadar calisip, kendimi gelistirmisken benim ustumdeki bir insanin benden daha az bilgili olmasina gonlum razi degil. adam rektor olmus ingilizce konusamiyor, prof olmus 2 tane yayini var. hele gunumuzde is bulmak ve yukselmek bilgi ve basaridan daha cok cemaate yakinlikla ilgili iken, ben gidip o zihniyetteki adam ile ayni ortami paylasmak zorunda degilim. 3. hayatimin en guzel yillarini calisarak gecirdim, gencligimi bu yolda harcadim olaylarina girmiyecegim. cunku japonya’da yasadigim sure boyunca mukemmel bir hayatim oldu, hatta turkiyede okula ugramayip gunde 12 saatden fazla bos vaktim olmasina ragmen burada daha sosyal bir hayat yasiyorum. ama ne olursa olsun ben bu kadar cabaladiktan sonra bana verilen maasin yuksek olmasini hakettigimi dusunuyorum. japonya’da kalirsam zorlanmadan altima ferrari araba alip, tek basima aileme bakabilecek ve her turlu sosyal etkinlige katilabilecek, hatta yilda en az bir kere yurt disi seyahatine gidebilecek imkanlara sahip olucakken, turkiye’ye donup ayda 2500-3000 tl ile gecinmeye calismak bana cok sacma geliyor. iste bu sebeplerden dolayi beyin gocu gerceklesiyormus bunu anladim. yani olay yurtdisina kacmak degil, ulkesine donmek icin can atan insanlarin yurtdisini tercih etmesiymis. beyin gocunu onlemek icin en iyi olasilik ozel universiteler gibi duruyor. daha iyi imkanlar, daha bilgili calisma arkadaslari ve daha iyi bir maas beyin gocunu onlemeye yeterlidir bence. not: ferrariye cok takilmayin burada arabalar ucuz ve araba almak cok kolay. insaatta calisip, kacak olarak kalan insanlarda dahi bmw var.
·
49 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.