Gönderi
Bu kitabı okuma zamanım iyi ki ramazan ayına denk gelmiş. Kur’an ramazan ayında indirilmeye başlanmıştır çünkü. Kitapta Kur’an’ı nasıl okumamız, nasıl dinlememiz, nasıl anlamamız, okuduklarımızı nasıl hayatımıza geçirmemiz gerektiğinden bahsediyor. Zaman zaman insana kendini sorgulatıyor. Acaba ben gerçekten okumanın hakkını verebiliyor muyum, diye. Kur’an arapça değil Rab’cadır. Rabbimizden gelendir. Rabbimiz bizim nasıl bir hayat sürmemiz gerektiğini detaylıca, kıssalarla, kavimlerle anlatmıştır. En büyük rehberimizdir. Mehmet Akif’in “İnmemiştir hele Kur’ân şunu hakkıyla bilin/ Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için” sözünün üzerine düşünmek lazım. Sadece belirli günlerde değil her an okunabilir kılmamız lazım Kur’ân’ı. Kitap bir seri şeklinde ilerliyor. Oldukça faydalı buldum tavsiye ederim.
“..istisnalar bir yana, Kur’ân hâlâ daha yalnız ölüler için okunuyor. Sekerat anında, kabir başında, ölen kişi için mutad günlerde, kandil ve bayramlarda, Perşembe akşamları ve Cuma günü, neredeyse yalnızca bu niyetle okunuyor. Bütün bu günlerde Kur’ân’ı yine okumak, ama kendimiz için de okumak; böylece, yaşayanlar olarak Kelâm-ı Ezelî’den ders ve ibret almak ise, hayret ki, düşünülemiyor.”
“..problemin kökü, ‘dış’ dünyada değildir; içimizdedir. İç dünyası muhkem, iman kalesi sağlam olan biri, tüm dünya haram tablolarla dolu olsa bile, sarsılıp sapmayacaktır.”
“Rab olarak ibadete lâyık olan, ancak yaratmaya kâdir olandır. Yaratan kim ise, ibadete lâyık olan da O’dur. Ki, insan, O’nu tanıyıp yalnız O’na abd olurken, başka herşeyin mahluk olduğunun, dolayısıyla ubidiyeti hak etmediğinin de farkında olacaktır.”
·
14 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.