Gönderi

Kırkgöz Ocağı ve Anacık Sultan
Hürüce o maviyi de görecek, o mavinin de içine girecek, bin yaşında da olsa Anacık Sultanı kandıracak, onu İnce Memedin başına götürecekti. Yaşlı olsun varsın, ermişler' Kırklara karışmışlar, yaşlanıp çökerler mi hiç! Kırkgözün Anacık Sultanı şimdi on sekiz yaşında gibidir. Yeni filizlemiş bir şıvgacık dala benzer. O her sabah yediveren bir gül, her seher, her sabah yeniden açar. Geyikler gelirler ona her sabah, boynuzlarında tan ışıklarının ipiltisi, tüylerinde sabah güneşinin yıldırtısı... Kırkgözün bacıları da onları sağarlar. Sonra da her ay bir erkek geyik çöker kapıya, üç gün üç gece boynunu büküp, gözlerini ocağa diker bekler. Üçüncü gün onu keserler, postunu da kurutup Anacık Sultana getirirler. Anacık Sultan da o postu, dünyanın bir yerindeki bütün, kirlerden, kötülüklerden, zulümlerden arınmış bir kişiye gönderir. Bu kişi kadın, ya da er kişi olabilir. Orada, Kırkgöz Ocağının tam üstünde de, içine ışık doldurulmuş gibi şişmiş duran bir bulut kaynar, oradan başka hiçbir yere kıpırdamaz. Bulutun altında da ak güvercinler... Yaratıklar içinde de en zararsız kuş, bu ak güvercin dedikleridir. kazan kaynar, buraya gelen hastalar sayrılar, dertliler, yaralılar doyasıya yemek yer, geyik sütü içerlermiş. Avşar, Kürt, Türkmen Beylerine, İran Şahlarına, Osmanlı Padişahlarına kılıcı bir Konyadaki Hünkar Dede, bir de buradaki Kırkgöz Ocağı kuşatırmış. Bir kılıç kuşatsın diye, bu kapıda aylarca, yıllarca bekleyen, bekleyip de Kırkgözün pirini göremeden dönen çok Bey, çok Şah, Padişah var imiş. Fakir fıkaraya açılan kapılar bu zalim Beylere, Padişahlara kapanırmış. Kırkgöz pirlerinin kırk tane gönül gözleri olurmuş, biriyle mağribi, birisiyle maşrıkı görürlermiş. Birisiyle cenneti, ötekiyle cehennemi, birisi iyi insanda, birisi zalimdeymiş. Biri geçmişte, biri gelecekteymiş. Birisi karıncada, birisi kuştaymış. Yağmurda, bulutta, suda, ateşte, yıldızlardaymış... Birisi insan yüreklerindeymiş. Bu kapıdan içeriye, bu kapı olduğundan beri kötülük, haram, zulüm girememiş. İşte şimdi de insan azıp, dünya kirlenince bu kapıdan artık kolay kolay girilemiyormuş. Anacık Sultan, o da çok gençliğinde yakışıklı genç bir zalim Beyin direnişini kıramamış, onun adımını eşikten içeriye attırmış da, geyikler yedi yıl onun semtine uğramamış, bulut o durduğu yerden çekilmiş gitmiş, güvercinler bir daha o yörelerde kanat çırpmamışlar, su tersine akmamış, kayalar çatırdayıp sarı, mavi çiçekler çakmaktaşlarını yaramamışlar.
·
9 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.