Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

272 syf.
10/10 puan verdi
Rahmetli Akif Emre’nin yazılarını kitaplaştırmayı ve Akif Emre Külliyatı oluşturmayı rahmetli hayattayken kendisine amaç edinen Büyüyenay Yayınları 5. kitap olarak Aliya’yı okuyucuyla buluşturdu. Çizgisiz Defter, İz’ler, Müstağrip Aydınlar Yüzyılı (Gölgeli Kelimeler, Ödünç Alınmış Hayaller) ve Göstergeler’in ardından Aliya… ( ki ben bu satırları yazarken İstanbul'u Yeniden Düşünmek ve Erguvanname isimli son kitap da masamın üzerinde okunmayı bekliyordu) İki isim; Aliya ve Akif Emre, bir araya gelince eski dostlarla aynı masanın etrafında oturmuş gibi bir his kapladı içimi. Kitabın yayınlanacağını öğrendiğim ilk andan kitabı elime alacağım zamana kadar çocuklar gibi heyecanlıydım. İki eski dostla yeniden karşılamak gibiydi çünkü. Ve nihayet kitap elimdeydi. Her bir satırını özlemle okudum diyebilirim. Hem Akif Abi’ye hem Aliya’ya ne ihtiyacımız olduğu şu günlerde ikisiyle dertleşme imkanını böyle bulabilmek bile paha biçilemez bir kazanımdı kendi adıma. Normalde önemli düşünür ve aksiyon adamlarının kitaplarını başkalarının yazdıkları üzerinden okumaktansa kendi yazdıkları üzerinden okumayı tercih ederim fakat bu sefer başka. Şüphesiz ki; Aliya’yı Türkiye’ye ve dolayısıyla bize tanıtan Akif Emre idi. Bu yüzden Aliya hakkında söyledikleri hem önemli hem de değerliydi. Özellikle Aliya sonrası “Aliya’yı Anlamak”, “Aliya’yı An/a/mamak” ve “Aliya Nasıl Anılmamalı?” başlıklı yazılar tam olarak yaptığımız anma programlarının ne kadar yersiz ve anlamı kaybettiren programlar olduğunu yüzümüze çarpıyor. Akif Emre’nin diğer kitaplarını ve gazete yazılarını okuyanlar için tekrar olacak olan bu yazıların aslında Aliya’yı bir bütün olarak ele alma noktasında ne kadar yararlı olduğunu anladım. Çünkü Aliya’nın öyle özelliklerinden bahsediyor ki Akif Emre, “biz neyi kaybettik?” sorusuna cevap oluyor. Unuttuğumuz o hasletler ve olması gereken özelliklerimiz Aliya ile hayat buluyor ve Akif Emre ile hafızamızı tazeliyor. Bu yüzden bu kitap bir tekrar değil, sürekli hatırlatıcı. Aliya bizlere, “idealler doğrultusunda dik durmak neydi?” bunu hatırlatıyor. “Doğru bildiğinden şaşmamak neydi?” bunları hatırlatıyor. Bir de malum 23 Mayıs Akif abinin vefatının sene-i devriyesi idi. Vefatı dolayısıyla yazılan yazıların ortak noktası; Akif Abinin şartlar neyi dayatırsa dayatsın esnemeyen, yalpalamayan iradesiyle vicdanın ve doğrunun tarafında olmasıydı. Gazeteci Turgay Bakırtaş Akif Abi için; “Biz sayısız bahaneyle bir kavganın içinde harala gürele sürüklenirken, susmamız gereken yerde konuşur konuşmamız gereken yerde susarken, tüm hata ve günahlarımızın hesabını memleket davası iddiasıyla bilinmez bir tarihe ötelerken Akif ağabeyin hep doğru yerde durduğunu biliyorduk. O bizim nişan taşımızdı; doğrudan, güzelden, iyiden, vicdandan, adaletten ne kadar uzaklaştığımızı ona bakarak anlıyorduk. Savaş bitip de bir gün eve döndüğümüz zaman, kaybolan kimliğimizi yeniden inşa etmek zorunda kaldığımızda eline, yüzüne, sözüne bakacağımız az sayıdaki insandan biriydi.” demişti tam olarak böyle işte. Yukarıdaki satırda Akif ismini Aliya ile değiştirin sonuç aynı kalacaktır. Aliya’dan öğrenecek çok şeyimiz var fakat biz sözlerini takip etmek yerine sözlerini klavyemizden beğenilere kapı aralamak için kullanıyoruz. Bu kitap bu yüzden sürekli okunması gerekenler listemizde bulunmalı. Unuttuklarımızı hatırlatmalı, hatırlamanın yetmediği yerde doğruları yüzümüze çarpmalı. Hayat gailesi içinde oradan oraya savrulurken ve kendimizden taviz verirken dik durmak nasıl olurmuş onu hatırlatmalı. Sözü eğip bükmeden doğruya doğru yanlışa yanlış demenin ve gerektiği yerde bedel ödemenin olmazsa olmaz olduğunu hatırlatmalı. O meşhur dizinin başlangıcında da dediği gibi; “şahsiyeti hatırla!” Evet unuttuğumuz şahsiyetlerimizi hatırlamanın ve ayağa kalkmanın zamanı gelmedi mi?
Aliya
AliyaAkif Emre · Büyüyen Ay Yayınları · 201966 okunma
·
56 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.