CUMHURİYET'İN KURULUŞUNDAN sonra varını yoğunu yüklenip Türkiye'ye gelen bir grup Batı Trakya mübadili, büyük bir saygı ve ihtimamla taşıdıkları kocaman bir sandık getirirler beraberlerinde. Kenarları paslı demirle çevrili sandığın içinde, evliya derecesinde hürmet ettikleri Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin'in kemikleri vardır. Muhtemelen müritlerinin soyundan geldiğini tahmin ettigimiz Serezli Ferid Rasim Bey ve arkadaslari, sandığı İstanbul'da Vakıflar Genel Müdürlüğü yetkililerine teslim ederler. Tarih 1924. Sandık önce Sultanahmet Camii'nde daha sonra Topkapı Sarayı'nın depolarında, imparatorluğun dört bir yanından yüzlerce yıl boyunca toplanıp getirilmiş değerli eşya arasında muhafaza edilir. Nihayet 1961'de 5-1840 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla gömülmesine izin çıkar ve 29 Kasım 1961 tarihinde Divanyolu'nda, Osmanlı Padişahı 2.Mahmud Türbesi'nin bahçesine on kişilik küçük bir heyetin katıldığı sessiz sedasız bir törenle defnedilir.
Kimdir Şeyh Bedreddin? Onu Bakanlar Kurulu kararıyla padişah türbesine defnettirecek kadar önemli kılan nedir? Tevatür çok. Kimine göre iftirayla Sultan'ın gazabına uğrayıp şuçsuz yere idam edilmiş büyük bir İslam alimi, kimine göreyse ortaçagda komüncü fikirlere sahip bir köylü isyanının önderi. Kimine göre halk kahramanı, kimine göre mülhit ve zındık. Varidat'a baktığımizda mistik bir sufiyle karşılaşırken, diğer kitaplarına göz attığımızda rasyonel bir fıkıh alimi görüyoruz. Peki hangisi doğru bunların?
S.17 Kısaca Hayatı.
Kitap Bedreddin'in kısa bir hayat hikayesiyle başlıyor ve hayali bir söyleşi şeklinde devam ediyor. Yaptıği arastırmalar sonucunda edindiği bilgilerle kısa ama tadina doyulmaz bir söyleşi sunuyor bize Murat Küçuk. Şeyh Bedreddin'in inanci ve mucadelesi hakkinda az da olsa birseyler ogrenebilecegimiz guzel bir kitap olmus.