Gönderi

339 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 3 days
1950 Nobel Edebiyat ödülüne sahip Bertrand Russell'ın, dünya siyasetinin yangın yeri olduğu bir dönemde, İkinci Dünya Savaşı başlamadan hemen önce, 1938'de yayımlanan ve iktidar konusunu ele aldığı güzide bir eser. İnsanların iktidar istekleri, eğilimleri ve tutkularının nedenleri; din, ekonomi, insani duygular gibi konularla ilişkilendirilerek açıklanmaya çalışılıyor. Yöneten ve yönetileni birbirinden ayıran insani vasıflar üzerinde duruluyor. İktidar türlerini ele alırken birçok konuyu geçmişte yaşanan olaylar ve liderlerle örneklendiriyor. Yine o tarihte yaşanan güncel olayları ve ön plana çıkan Hitler, Mussolini, Stalin, Franco gibi liderlerin iktidar anlayışını, yönetim yapılarını açıklamaya çalışıyor. Dini iktidarı ele alırken Antik Yunan'dan Roma'ya ve özellikle 1100'lü yıllarda başlayan Haçlı Seferleri itibarıyla Papa ve kiliselerin ekonomik çıkarları doğrultusunda dini kullanmasını ve iktidarı etkilemesini değerlendiriyor. O yıllardaki Rönesans, Reform hareketleri ve Martin Luther değindiği diğer konular arasında. Kralın iktidarı ele alınırken ilk çağlardan itibaren krallığın ortaya çıkışı, Mısır ve Babil döneminde monarşik yapının oluşması, ilerleyen yıllarda Avrupa'daki feodal yapılanma ile birlikte giderek güçlenmesi, sonra zayıflaması ve önemli ölçüde iktidarını yitirmesi üzerinde duruluyor. Bertrand Russell genellikle askeri güce dayalı olan despotizmi "yalın iktidar" olarak ifade ediyor ve bu konuda Yunan tarihi ile ilgili bolca örnek veriyor. Platon'un iktidar sorununu çözmek için önerdiği erdeme dayalı filozof-Kral yönetimi şeklindeki monarşiyi ve filozof-Parti yönetimi şeklindeki aristokratik yapıyı düş ürünü olarak kabul edip, çözüm olamayacağını söylüyor. Üzerinde durulan bir diğer iktidar türü ise Devrim iktidarı. Bertrand Russell bu konuyu hıristiyanlığın ortaya çıkışı, reform hareketleri, Fransız Devrimi, milliyetçilik, sosyalizm ve Rus devrimi olayları üzerinden değerlendiriyor. Ekonomi, askeri ve propaganda iktidarı birbiriyle bağlantılı şekilde anlatılıyor. Yazara göre, ekonomik iktidarın kaynağı askeri iktidardır. Kendi topraklarını savunabilen, başka ülkeleri tehdit edebilme yeteneğine sahip, kaynaklarını ustalıkla kullanabilen bir askeri birlik ekonomik açıdan da güçlü olacaktır. İktisadi ve askeri iktidarın öncesinde, daha doğrusu temelinde ise propaganda iktidarı vardır. Bertrand Russell, Marx'ın öngörüleri ve kapitalizmin sömürüleri üzerinde de duruyor. Bertrand Russell'ın, iktidarda olanların ya da iktidarı ele geçirmek isteyenlerin yaptıkları propaganda ve kullandıkları sloganlarda, milli manevi inançlara temas ederek insanları bir arada tutma, örgütleme, ikna etme çabalarıyla ilgili dikkat çeken tespitleri var. Örgütlenmeyi bir organizma olarak ele alıyor. Amaçları ortak olan insanların bir araya gelerek eylemlerde bulunduğu, ortak amacın gücüne ve türüne göre belirli bir süre yaşayan ve neticede ölen bir yapı olarak anlatıyor örgütü. Sivil toplum kuruluşlarından, doğal bir biyolojik gruba, aileden devlete kadar oluşturulan kuruluşlar örgüte örnek olarak veriliyor. Örgüt her ne olursa olsun bir iktidar dağılımı, yönetim ve karar verme şekli bulunması gerekiyor. Bu durum da amaçlarına göre çeşitli yönetim şekillerini ortaya çıkarıyor. Bertrand Russell bu konuda monarşi, oligarşi, aristokrasi, teokrasi ve demokrasi gibi yönetim şekillerini tartışıyor. Uygulamadaki olumlu ve olumsuz yönlerine değinerek demokrasiyi savunuyor. Temel örgüt devlet kabul edilerek, devletin diğer örgütlerle (Sivil toplum kuruluşları, dernekler, sendikalarla) ilişkileri ve örgütü oluşturan bireylerle örgüt arasındaki ilişkiler üzerinde duruluyor. Her iki ilişkide de çıkarlar ortak olduğunda iktidar güçlenirken, çıkar çatışmalarında yönetim problemleri ortaya çıkıyor. İktidar ve Töre kuralları ilişkisi üzerinde durulurken, anne babaya olan saygı, tarih boyunca kadınların erkeklere karşı boyun eğmesi, kralların ve din adamlarının toplumu oluşturan bireyler tarafından saygın kişiler kabul edilmesi gibi evrensel konulara değiniliyor. Bu töresel iktidarlar toplumdaki saygınlığını yitirdiğinde ya da toplum tarafından reddedildiğinde devrimci düşünüş gelişiyor. Eser'in son bölümlerinde, doğru bir iktidar sağlamanın yolları ve iktidar felsefeleri üzerinde duruluyor. Bertrand Russell'ın değindiği konular ve kişiler arasında Gnostisizm, Fichte, Solipsizm, Pragmatizm, Bergson, Nietzsche var. Bu felsefeleri iktidar açısından "delilik" kabul ediyor ve bu felsefelerin uygulayıcısı durumundaki liderlere "deli" diyerek, alaycı bir üslupla eleştiriyor. "İktidar Törebilimi" başlığı altında kendi felsefesini kısmen anlatıyor. Demokrasi anlayışının tam anlamıyla gerçekleşebilmesi için gerekli olan siyasi, ekonomik, psikolojik koşulları, propaganda ve eğitim konularını tartışıyor. Bertrand Russell'ın siyasi konularda özgürlükçü ve demokrat, ekonomik konularda devletçi bir bakış açısı var. Genel olarak kabul görmüş siyasi, ekonomik görüşleri eleştirirken, kendi sunduğu önerilerin eksik ve olumsuz yönlerini eleştirebilme özelliğine de sahip. Bu, çoğu kişinin beceremediği bir şey. Dolayısıyla hem yazar, hem okur adına kıymetli bir özellik. Eserde yazarın, felsefe, siyaset, tarih, din, ekonomi gibi alanlarda dikkat çeken analizleri ve tespitleri var. Bu kadar çeşitli alanlarda, kapsamlı değerlendirmeler yapabilen, bilgi sahibi olan ve etkileyici fikirler önerebilen bir yazarı okumak da okur açısından kıymetli bir durum. Yazar alaycı bir eleştiri üslubuna sahip ve bu üslubu Stalin, Hitler, Mussolini gibi liderler başta olmak üzere birçok siyasetçi ve filozofu eleştirirken sıkça kullanıyor. Eseri okurken, günümüzdeki birçok iktidar anlayışıyla birebir örtüşen olaylar görmek mümkün. Eserin evrensel ve hala güncel bir yapısı var. İyi okumalar...
İktidar
İktidarBertrand Russell · İlya Yayınevi · 1994401 okunma
·
221 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.