Franz Kafka • Dönüşüm
Bir sabah kalkıyorsunuz ve bir böceğe dönüşmüş bir şekilde yatakta yatarken buluyorsunuz kendinizi. Yataktan kalkmaya çalışıyorsunuz fakat bunu yapmak, önceki sabah kadar kolay olmuyor. Kafka’nın sistem içinde köleleşen, sürekli olarak bazı sorumlulukları yerine getirmesi istenen bu sorumluluklar yerine getirilmediğinde toplum tarafından dışarı atılan insanı resmettiği muhteşem öyküsünü anlatmaya çalışacağım. Evet bu çok kolay olmayacak haliyle. Çünkü karşımızda çok küçük bir öykü gibi görünen, ilginç bir anlatım var. Bir nevi buzdağı diyebiliriz. Çok fazla detaya girmeyeceğimden belki işleri biraz kolaylaştırırım kendi Kitap başlar başlamaz konuya direk giriyor. Gregor Samsa (Böceğimiz) bir sabah kalkıyor ve kendisini bir böcek olarak buluyor. Tabi kalkıp kahvaltıya gidemiyor. Aile bireyleri, kardeşi, annesi ve babası merak ediyor, “hadi gel artık” diyorlar ama Gregor kalkıp gelemiyor. Kapı kilitleme alışkanlığı ilk kez işe yarıyor. Odaya kimse giremiyor ve bu ona az biraz zaman kazandırıyor. İşe gidemediği için müdürü geliyor ve nedenleri sorguluyor. Çalışkan ve dürüst bir çalışanımızdı acaba bugün neden geç kaldı? Hiç böyle yapmazdı işinden başka bir şey düşünmezdi. Nasıl olduda böyle bir düzensizlik, böyle bir sorumsuzluk yaptı?
Sistemde küçük bir insan olmaya ara verirseniz, küçük bir böcek olursunuz ve aileniz dahil hiç kimse sizi sevmez, istemez ve tiksinir. Her daim masum olarak anılan küçük kardeşiniz bile bir zaman sonra değişmeye başlar. Kendi hayatına müdahale olduğunda, kendi yapması gerekenler, sorumlulukları arttığında, ödün vermeye başlaması gerektiğinde artık o da sizi istemez ve “artık gitmeli! ondan kurtulmalıyız” der… Peki gerçekten bu kadar sert mi yaşam? Herkes en yakınlarımız bile bu kadar ikiyüzlü olabilir mi? Tıkır tıkır işleyen bu düzenden birkaç gün olsun çıktığımızda herşeyin rengi değişecek, tavırlar değişecek, sevgi, saygı gidecek mi? Sanırım bunları öğrenmenin tek bir yolu var. Ara vermek ya da durmak. Belki o zaman bazılarının gözünde yok edilmesi gereken bir böcek haline dönüşürüz.
Bunu genelde şuna benzetiyorum. Çok dar bir patikadan gidiyorsunuz. Sadece sizin geçebileceğiniz bir patika. Bu patikadan çok az sağa ya da çok az sola sapmaya çalışırsanız yanlardaki çalılar, dallar ve diğer yolunda giden insanlara çarpıyorsunuz. Tabi çarpmanın acısı ve çarptığınız insanların uyarıları ile irkilip, tekrar kendi yolunuza giriyorsunuz. Bu şekilde devam ediyorsunuz bir gün bacaklarınız durana kadar. Bu çarpma acılarına katlanıp, insanların uyarılarını dikkate almadan yoldan çıkıp, yolun bittiği yere daha doğrusu yolların olmadığı geniş düzlüklere geçenlerde oluyor.