Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Tarihin ötekileştirilmiş halkı...
Rivayet edilir ki , 3 nisan 33 (cuma günü) tarihinde Golgotada çarmiha gerilmesindeki kullanilan çiviler çingeneler dediğimiz halk tarafindan yapilmiştir.O gün bügündur bu halk lanetlenmis,göçebe oluşlari,yurt ve meslek edinemeyişleri hem bu lanetin yüzundendir..(bu sadece bir rivayet tabi) Kuzey Hindistan kökenli olan bu halk,günümuzde çogunlukla avrupa da en sık rastlanir .Peki çingene ne demek? Türkçede Çingeneler için pek çok kelime kullanılmaktadır. Bunlardan bazıları “çingene”, “kıptî”, “poşa”, “karaçı”, “roman” gibi kelimelerdir. Bu kelimelerin büyük kısmı Türkçeye diğer dillerden geçtikleri için yabancı kaynaklı bir etimolojiyle açıklanabilmektedir.Fakat çingene sözü farsçadan gelir,farsça sözcük Eski Türkçe çıgañ "fakir, yoksul" sözcüğünden evrilmiştir... Peki kimdirler nerden gelir nereye giderler?? Doğu ve Avrupa’nın Roman ya da Çingene toplumu bölgenin en büyük ama aynı zamanda tarihleri en az ve çoğu zaman da yanlış bilinen toplumu. At arabaları, çadır- lar; oradan oraya dolaşıp gezen Romanların, Çingenelerin geleneksel imgesi. Artık hemen hemen bütün tarihçiler Avrupa’nın Çingene toplumlarının, ilk yolculuklarına Hindistan’dan çıktığı konusunda genelde görüş birliği içinde. İsa’dan sonra 3. ve 7. asırlar arasında Roman tarihi üzerinde uzman İngiliz tarihçi Donald Könrik bu göçün, hem bir ‘çekimin’ ama hem de bir ‘itilişin’ sonucu olduğunu söylüyor: “İtilişle kastet- tiğim, o sıralarda Hindistan’ın kuzeyinde süregiden savaşlar. Kuzey Hindistan o dö- nemde hem Batı’dan hem de Kuzey’den, devamlı işgallere sahne oluyor. Dolayısıyla bilhassa konar-göçer halkların ticaretle uğraşması çok zorlaşıyor; neredeyse imkânsız hale geliyor. Üstelik savaş ortamında müzik ve eğlendirme işiyle uğraşanların önüne pek iş fırsatı çıkmaz oluyor bu dönemde.” Peki, acaba Romanların atalarını Avrupa’ya doğru yola koyduran çekim gücü ne olabilir? Bir kez daha İngiliz tarihçi Donald Kenrik’e kulak veriyoruz: “Çekim gücü sanırım Batı’da yer alan büyük şehirlerdi. Hindistan’da yaşayan Çingenelerin tümü için bunu söyleyebiliriz. Önce İran’a gidiyorlar, Tahran’a. Sonra diğer büyük şehirlere; Bağdat’a, Basra’ya ve daha sonra İstanbul’a. Bu yerlerde iş bulmaları çok kolay. Bu gün insanlar nasıl Londra’ya, Paris’e gelmeye uğraşıyorsa; onun gibi bir şey... Bizans döneminde Romanlar Hıristiyan olmadıkları için “Tanrı tanımaz” diye aşağılanan bir toplum. Kendilerine “dokunulmazlar” anlamında “atinganoe” deniyor... 1300’lü yıllarda Romanya’nın iki bölgesinde Çingeneler köleliğe zorlanıyorlar; Eflak ve Moldova’da. Arşivlerde aynı dönemde kuyumculuk yapanlara, akrobatlara, falcılara at alıp sa- tanlara, köpek yetiştiricilerine ve çiftliklerde kendilerine iş bulanlara da rastlıyoruz; hatta Avrupalı prenslerin Romanların, topraklarında serbestçe dolaşabileceğini beyan ettiği fermanlar var, 1400’lü yılların ortalarına kadar... .................... Orta ve batı Avrupa’da kendilerine bir gelecek görmeyen Romanlar tekrar Doğu’ya, daha hoşgörülü olan Polonya topraklarına göç ediyorlar. Kalanlar içinse, 16. yüzyıl kanlı bir sonucun başlangıcı demek; İngiltere’de asılarak öldürülüyor ya da ülkeden atılıyorlar, Fransa’da saçları kesiliyor, günümüz Çek cumhuriyeti topraklarındaysa kimi bölgelerde Çingene kadınların sol, kimilerindeyse sağ kulağını kopartmak adetten. Greenweac Üniversitesinden Tomas Wakten buna “ilk Çingene soykırımı” der. İkincisi Hitler döneminde, Yahudilerin yanı sıra Çingenelerin de soykırımda öldürülmesi. Bu ilk soykırımda öldürülenlerin toplam sayısı tahminlere göre belki o kadar yüksek değildi. Ama daha geniş bir çerçeveden soykırıma bakacak olursak; örneğin konuştukları dilin yasaklanmasına ya da çocukların, ailelerinin yanından zorla alınıp ayrı büyütülmesi… Bu gibi eylemler Macaristan’da çok yaygındı, Ve İskandinav- ya’da; bir sonra İsviçre’de de.” Günümüzde şartlar az da olsa iyleştirilmis gibi görünse de,çingeneler tarih boyunca olduğu gibi yer yer halen ötekileştirilmekte malesef ki.. Emine Şenlikoğlunun "Çingene "kitabi hakkinda bahsederken ki bir söylemini buraya aktarmak istiyorum: ..."Benim anlayışıma göre, çingenelik sıfattır ırk değildir. Ben istersem çingene olabilirim fakat Roman olamam. Çünkü ırkımı değiştiremem, ama karakter yapımı değiştirebilirim. Çünkü karakter külterel birikimle oluşur. Fakat öyle asil öyle dürüst, öyle güzel ahlaklı Romanlar tanıdım ki, içlerinde çoğumuzun hayran kaldığı kendi ırkımızın bazılarından çok daha üstünler dahi vardı. İçlerinde bizden çok daha asillerine rasladım. İçlerindeki hırsız, yüzsüz, kaptı kaştıcılar var diye her ırkın bütün insanlarının bu kadar hakaret görmesi benim canımı çok sıkıyordu. Üzülüyordum... Mutlaka bir şeyler yapmalıydım.... Yazi vesilesiyle de ,Ahmet Mithat Efendinin "Çingene "kitabindaki toplumsal ayrışımın önüne sadece entelektüalizm ile geçilebileceğini mantıksal akıl yürütmelerle ispat ettiği bu eserinde eşitlik kavramının ırk temeli üzerine kurulmasına isyan etmesi,insan denilen mahlûkun yaradılışça birbirine denk olduğunu, medeni olmanın ise eğitim ve görgü ile mümkün olabileceğini, dolayısıyla fertler arasında eşitliğin değil ama farklılığın ancak bu açıdan gözetilebileceğini ortaya koyan eserine de değinip en kisa zamanda kendime tavsiye ediyorum:)
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.