Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

408 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Yazarın okuduğum ilk romanı, Sabahattin Ali hakkında olduğu için bu kitabından başlamayı uygun buldum, öncelikle okuduğum bölümlere göre aldığım notları birleştirerek yazdığım için değişik veya dağınık gelebilecek bir inceleme olabilir. İlk aklıma gelen ve beni içine alan duygu yaşanılan dönem. Kafka o dönem yaşıyor, yani çağdaşınız, Nihal Atsız ve Pertev Naili Boratav en yakın arkadaşınız kardeşiniz, Nazım Hikmet. Keza, Hasan Ali Yücel, Fuad Köprülü ve Saffet Arıkan ile şahsen münasebetleriniz oluyor.. Zekeriya ve Sabiha Sertel yakın dostlarınız, Nahit hanım ve Melahat hanım ile platonik aşk yaşıyorsunuz. hayatınızdan geçen isimler inanılmaz, Sait Faik, Aziz Nesin, Halide Edip, kapıyı çalan komşu Abidin Dino,tatile yanına çağıran Halikarnas Balıkçısı ..dönemi düşünmek rüya gibi fakat uzaktan hoş gelen bir davul sesi de olabilir elbette çünkü aynı zamanda iki dünya savaşı atlatmış, zorlu bir geçiş dönemi yaşayan sıkıntılı bir Türkiye var ortada Mizaç olarak duygusal ve aşık olmaya mümeyyil bir yapısı var yazarın ve en yakın dostunun da tabiriyle örneklemek gerekirse ; Pertev "Dostum ... " dedi sırtını sıvazlayarak Sabahattin'in. "Bana kalırsa sen aşık olmayı seviyorsun." Böyle duygularını paylaştığı hanımefendilerden biri olan Melahat hanım'ın sürekli kendisini reddetmesinin sonucunda yazdığı son mektuptaki tavrı ve bir daha yazmamasını istediği mektubu beni çok üzdü okurken. Bir diğer mevzu ise kendisinin bazı çevrelerce Atatürk düşmanı olarak tanımlanması, Balcıgil'in romanında Atsız'ın ısrarlarını kıramadığı için dergisine yazılar verdiğini belirtmiş ise de; Atsız bir kitabında şöyle bahsediyor "halbuki ben sabahattin ali’nin adam olacağından hala ümitli idim. pertev’in ısrarı ile bir iki hikayesini de atsız mecmua’da neşretmiştim. hatta o benden, yazacağı piyes için, tarihi ve kahramane bir mevzuu istediği zaman ona kahraman kür şad’ı yazıp vermiştim. tarihin en büyük kahramanını, iradesiz bir aşık haline sokacağını bilir miydim? bilsem ona öğretir miydim? S. ali ise incelendiğinde bazen türkçü, bazen komünist, bazen din iman diyen bir adam profili çiziyor sanki, ama haindir bu adam diyemeyiz tabii ki. Atsız'da Türkçü olmasına karşın millete Türklük bilincini aşılayan Cumhuriyete pek sıcak bakmazdı. Ateist olmasına karşın şeri hükümlerde de dahi olsa monarşiye daha sıcak bakardı. Atsız'ın o yıllarda Orhun Dergisinde Hitler savunuculuğu yaptığı, onun gibi kakül bırakıp, onun gibi poz verdiği fotoğraflar çektirdiği de unutulmamalı elbette. Atsız ile S. ali'nin kavgaları, mahkemeleri meşhur. lakin ikiside Cumhuriyetsever Atatürk'çü adamlar değildir kanaatimce Sabahattin Ali'nin Atatürk'e hakaret ettiği iddia olunan şiiri ile ilgili iki ayrı görüş mevcut. bir kısım bu şiirin gerçekten Sabahattin Ali tarafından yazıldığını idda eder. bir kısım ise (ali'nin kendisi de dahil) bir komploya uğradığını. ikisinin de özellikle Atsız'ın en önemli özelliği kıymetli edebiyatçılardan olması. Atatürk'ün ilerleyen zamanlarda ise S.Ali hakkındaki hükmü de gayet demokratik ve adil olmuştur. Şöyle de bir durum var ki; Atatürke hakaret etmiş ya da etmemiş burası muamma fakat ben yazarın türk edebiyatına yaptığı katkıya bakarım. Atatürke hakaret etmişse kötü, etmemişse iyidir diye bakmak ahmaklıltır. sırf fikirleri için yargılayacaksak, ortada düzenin ve sistemin adamlarından başka kimse kalmaz. Fakat Balcıgil'in romanında bundan iftira olarak bahsediliyor. Kitapta genel olarak talihsizliklerin peşini bırakmadığı, biraz da kafası karışmış ve ideolojik olarak sanki ya tam olarak karar verememiş ya da fikirlerini rahatlıkla söyleyememiş ve bunun acısını hep taşımış, duygusal olarak sevgiye aç ve hep sevgiyi arayan bir edebiyat adamı gördüm. şöyle de bir bölüm geçiyor zaten kitapta "Sabahattin, hiç ama hiç kimsenin kendini sevmedigini düşünüyordu neredeyse herkes onu tuhaf, ilginç, araştmlmaya deger buluyordu ama sevmiyordu. Kabullenmekten korktugu bir karabasandı bu." Kitabın bana kazandırdığı çok değerli kişilerden biri de Seyyan Hanım oldu.. bir "benim göynüm sarhoştur" deyişi vardı ki gönül titretiyor. Hasret isimli şarkı ise muazzam.. Sadece ismini duyduğumuz insanları derinlikle araştırma isteği duyuyorsunuz, Semiha Berksoy, Suat Derviş gibi hayatımda isimden ibaret insanların hayatlarının mücadelelerinin içerisinde buluyorsunuz kendinizi dönemin modası ise şahane, alagarson saç kesimleri, o saçların olmazsa olmazı cloche şapkalar.. jilet gibi ütülü beyler, kravatsız girilemeyen gazinolar, lokantalar. Moda akımı, tıp alanındaki yöntemler gibi kısımlar çok ilgi çekici, mesela e gebelik testlerinin ilginçliği ile ilgili bir anekdot var ki sormayın O sıralar Türkiyede henüz Avrupadaki yöntemlerle test yapılmıyormuş çok yakında yapılacakmış Gebelik sırasında kadınlar bir horrnon salgılıyormuş. kadının idran bir kurbagaya enjekte ediliyorrnuş. Bir süre sonra kurbaga kesilip yumurtalıklarına bakıldığında bu horrnon var mı anlaşılıyormuş diye okurken gözlerim de yuvalarından uğradı haliyle Leningrad senfonisinin hikayesi, ortaya çıkış şekli ve icra edilişi hikayesi insanı derinden etkiliyor. Tan Gazetesi baskını ve o sıralarda Sabahattin Ali ve arkadaşlarının yenice çıkarmaya başladığı Yeni Dünya isimli gazetenin ilk baskısında başta Türk bayrağı ve altında diğer dünya ülkeleri bayrağı basılacakken en başa SSCB bayrağı basılıyor ve durum -benim biraz zorlama olmuş bir aklama şeklinde yorumladığım- şöyle açıklanıyor Ressam bütün bayrakları çizip SSCB bayragını unutunca en başta bulunan boşluga orak çekiçli kızıl bayragı konduruvermişti işte. Bunun dışında bütün olarak Türk Edebiyatında hakkı bilhassa yenmiş ve ölümünden çok sonra instagram fotolarına meze yapılmış, değeri çok uzun zaman bilinmemiş bir Edebi dev'in, sadece doğru bildiğini söylemekten geri durmamasının cezasını canıyla ödemek zorunda kalarak, adım adım ölüme yürüyüşünü okumak, deneyimlemek ve kimbilir nice eserlerinden mahrum bırakıldığımızı düşünmek, işin en acı tarafıydı mesela. Ve bu ülkenin aydınları, ülkeyi yönetenlerden çektiğini kimseden çekmemiştir ve aklı evveller her zamanki gibi kılıçtan keskin kalemden korktukları kadar hiç bir şeyden korkmamıştır. Kitabımızın sonunda Katil'in akıbeti ne mi oldu ? Cinayet işledigini itiraf eden Ali Ertekin, sadece dört yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bunun iki yılı sorgulamada geçmiş, geri kalan iki yıl da affa ugramıştı. Sabahattin Ali'nin sözde katili, elini kolunu sallayarak dışarıya çıktı, aramıza karıştı.
Yeşil Mürekkep
Yeşil MürekkepOsman Balcıgil · Destek Yayınları · 20165bin okunma
·
32 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.