Gönderi

YANLIŞ YÜZYILDA YAŞAYAN KIZCAĞIZ
O kadar güzel, paha biçilemez, manevi unsurlar var ki şu mucizevi dünyada umarım değerini bilmediğiniz o gözleriniz görür, o değerini bilmediğiniz kulaklarınız duyar, o değerini bilmediğiniz ruhunuz bu güzelliler ile sarıp sarmalanır... Değerini hiç bilmediğimiz çok şey var şu hayatta. "Çok düşük maaşla çalışıyorum, evimde hiçbir şey yok." veya "Bizim komşunun burda şurda evi var arabası var benim niye yok?" diyip kıyas yapma içinde insanlar. Elindekine şükretmeden daha çok istiyorlar. Sanki insanlar bir nevi 'doyumsuzlaşıyor'. Anlamıyorum, çok malın mülkün olunca asıl, derdine otur yan. Sorgu-sual meleklerine, Rabbine nasıl vereceksin hesabını? Yok ise bunda da vardır bir hayır demeli insan. Ama Aliden veya Veliden geri kaldım diye dert yakınıyor insanlar. "Yok bu marka değil giymem ben." diyen çocuklar yetiştiriliyor. Sonra bu büyüyen çocuklar kendilerine göre doğru kişiyi, kalbinin sahibini bulunca evlenme kararları alıyor. Üzerine, hikayelere, boomeranglara veya resimlere boğuyorlar aşklarını. Yere-göğe sığmıyor o vıçvıç, limitsiz ilişki. Birlikte yedikleri bir lokmaları dahi sosyal medyasında yayınlanmadan geçmiyor. Wc'nin övünmesi gerekenleri kendileri yapıyorlar. O hayatının aşkı ile yapacağı en görgülü en cool harekettir yediklerini paylaşmak tabiki de!! Hatta şu yere-göğe sığmayan aşkı için ölüyorlar ama nişanda komşu kızına alınan o nakışlı sandık kendisine alınmadı diye ayrılır. Hiç gözünü kırpadan aniden ayrılır hemde. Savunması da "ben bir kez evleniyorum ve bu yaşa bir kere geliyorum" cümlesidir. Hadi yaaa? Hadi ya! Vayyy.. Bende diyorum 18. yaşıma niye gidemiyorum geri. O hayatının aşkını seçerken; cüzdanının sağlamlığına değil de karakterinin sağlamlığına baksaydı; kız kolleksiyonuna yapan değil de kitap kolleksiyonuna baksaydı; seccadesine olan düşkünlüğüne, kaşı gözü yerine düşüncelerine bakıp olgunluğunu anlasaydı.. En önemlisi, Rabbine olan korkusuna baksaydı çünkü Rabbinden korkan, Rabbinin yarattığını kırmaya korkar. Bir kalp kırmanın kabeyi yıkmaya denk tutulduğunu bilirdi. Hem eğlenmeyi hem gezmeyi hem ibadetini bilen birisine baksaydı: her şey farklı olurdu, benim doğruma göre. Küçük detaylara takılıp hatta detaylarda boğulup büyük resmi kaçıranlar da çok fazla. Bakmıyorlar kendilerine hiç. İki gözü iki kulağı bir ağzı burnu... Olmadığını düşünmüyorlar! Hala dünyevi maddi unsurlarının olup olmamasına takılıyorlar. Kayboluyorsunuz ve çocuklarınıza da bu kaybolmayı öğretiyorsunuz ama hayatı yaşamak, mutluluk bu değil! Bu olmamalıydı . Mutlulukları hep dış etkenlere bağlı olduğu için bu yüzyılarda depresyon oranı arttı denir. Hayır bu depresyon değil, bu tamamen doyumsuzluk bu şımarıklık bu açgözlülük hatta bu görgüsüzlük. Kendi kendilerine yapıyorlar bunu da kabullenmiyorlar. Önceden daha çok yokluk vardı. Şuan hiçbir şeyim yok diyenin bile var ama bunu da düşünmedikleri için anlamıyorlar. Hayat depresyona girmek için çok kısa. Ölüm var ama deadline ne zaman belli değil :) O yüzden anın tadını çıkarmak gerek. Mutlu olmamanın yollarını arayan kesinlikle bulur. Tonlarca follower bulup o sosyal hesapları tanımadık insanlar ile doldurmak yerine, kalbi güzel insanlar ile evini doldur gez toz eğlen. Renkler ve zevkler tartışılmaz asla her türlü zevke, inanca, doğruya saygım var ama her insanın mutlu olabileceği unsurlar kesinlikle vardır. Ya ben çok tersim yada insanlar ters yada başka bir şey ters. Bu terste bir işlik var (: ~maddiyatın ve sosyal medyanın önünü kapattığı bu mucizevi dünyanın değerini bilmeniz dileğiyleeee (:
··
3 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.