Şuraya bir Finnegan çiziyoruz, durmuş kalbi pıt pıt atmaya başlayan.:)
Sonra mı? Sonra onu tutabilene aşk olsun. Kitabın sonuna kadar peşinden sürüklüyor sizi. Bütün duyularınıza hücum ettiğini düşünün mesela.
Hatta şöyle anlatayım ;
Karma karışık bir rüya görseniz, kimlikleriniz birbirine karışsa..
Yok yok, Adem'in cennetten düşüşü gibi, duvardan düşüp ölseniz ama başınıza dökülen viskiyle tekrar dirilseniz..
Bu daha başlangıç.
Sonra bir yerlerden Ulysses çıksa sahneye aniden, Dante çıksa, Kabala çıksa..
Ama Finnegan, Finnegan olmasa artık, mesela; HCE olsa.
Here Comes Everyone gibi.
Ya da Herkes Cem Eylemiş gibi.
Ya da Humphrey Chimpden Earwicker gibi.
Ya da Humprey Şempanzede Kulağakaçan gibi.
Nasıl istersen öyle ama HCE ana karakter.
Mekan Eirana.
Kişiler;
Finnegan
HCE
ALP
Dük Welligton
Thor
Finn Mac Cool
But ve Taf
Mut ve Cut
Sezar ve Brutus
Dolph ve Kevin
Çekirge ve Karınca
Mookse ve Gripe
Hizmetçi Kate
Kahya Sackerson
Öğretmen
Yargıç
vs......
Bitti mi?
Bitmeeez, Kırım Savaşı var daha.
Nuh Tufanı var.
Ortalıkta dolaşıp her kılığa giren bir sanrı var.
ALP var mesela, felsefeden dilbilime pek çok disiplini temsil ediyor.
Sonra Joyce çıkıyor sahneye, " Kafan karıştı değil mi okur?" diyor, amacına ulaşmanın hazzıyla.
Bir de rüya tabircisi John var, soru cevap onun alanı.
Sonra Şeym var, adi bir tip; cesaretsiz, dürüst olmayan..
Bitti mi?
Bitmeeez! Anna Livia var daha.
Nehir kenarında çamaşır yıkayan kadınlar var.
Gulug var.
Ann var.
Hımbıl var.
Sonra bir meyhanede dört ayrı hikaye dinlemeye koyulduğunuzu düşünün.
Kafanız iyice bulanıyor artık.
Sorular dolaşmaya başlıyor birbirine.
Sabaha karşı görülen rüya nasıl olur?
Gece görülen rüya nasıl olur?
HCE neler yapar ALP için?
Ve kimlerin aşkları mahkeme tutanaklarına dahil olur?
Sorular bitmeden, bir damlanın okyanusa karışmasıyla bitiyor her şey..
Derin mitolojik ve dini kavramların gölgesinde, bir şeyler hep başka bir şeyleri çağrıştırmaya başlıyor ama hiçbir şeyden emin olamıyorsunuz.
Joyce
Müthiş bir türetiş ustası. Akla hayale gelmeyecek, çoğu düğüm gibi çözülemeyen kelime oyunlarıyla, yaklaşık kırk dilin birleşimini oluşturmaya çalışan enteresan bir zeka.
Kurguya takıldınız mı yandınız. Çırpınırsanız dibe çekilmeniz an meselesi. Kendinizi ona bırakırsanız yüzmenin hazzına varabilirsiniz ancak.
Adem'den Havva'dan Nuh' a, sonra Irlanda tarihine, sonra mitolojiye, müziğe vs. o kadar geniş bir yelpaze sizi karşılıyor ki, saçma gibi görünen her cümleyle bir yerlere gönderme yapmanın zevkini yaşıyor Joyce.
Irlanda radyosunun frekansına da rastladım, halk ekmeğe de, Bolu yoluna da..
Bu kitap onun isyanı gibi geliyor bana. Kalıba sığmayisi, kimsenin onu etkilemesine ya da sınırlamasına fırsat vermeyişi gibi..
Tasdik ediyor sizi; " Mişim de mışım ,he kuzum he yavrum.." diyerek. Sen öyle san, demek istiyor aslında.
Tam bitmek üzereyken bir bakıyorsunuz son cümle yarım. Noktalama işaretleri bile olmadan,bitmemiş ama bitivermiş. Joyce 'dan veda busesi gibi. :)
Hasılı kelam, Joyce 'u çözmek hikâye.
Onun dilini yaşamak anlamanın yerini alıyor. Başka şansınız yok çünkü.
O, bu kitabı, siz anlayasınız diye yazmamış. Sadece direncinizi ölçüyor ve alacağınız zevk, katlanma eşiğinizi belirliyor.
Sarsıyor, orası kesin. Bir deprem, ama mahiyeti çok da aşikar değil. Benim ayağım tökezliyor belki, ya da belki sen tepetaklak gidiyorsun. Bu fark birimizi ona yaklaştırıyor..Acaba hangimizi?
Son olarak,
Turhan Yıldırım iyi ki okuyalım dedik.:) Bu güzel etkinlik için ikimize de teşekkür ediyorum.
#48592628 Bu eğlenceli serüveni ölümsüz kılmak adına, bu iletiyi de ekleyelim. :)
Keyifli okumalar..:)