Ev Sahibesi, Dostoyevski kronolojisine üçüncü sıradan yerleşen bir novella. Türkiye İş Bankası Yayınları'nda o dönem yazdığı üç kısa öyküye de yer verilmiş. Aynı yayınevinin Puşkin ve Gogol'un tek tek yayımlanacak kadar önemli öykülerini bile tek kitapta vermesine zaman zaman kızsam bile bu sefer oldukça isabetli bir karar olduğu kanısındayım. Sadece diğer üç öykünün olduğu bir kitaba, Dostoyevski'nin elinden çıkmasına rağmen maddiyat ve zaman anlamında harcanacak pek bir şey olmadığı kanaatindeyim. Çünkü Dostoyevski'ye dair neredeyse hiçbir şey bulunamayacak bir kitap olurdu o kitap.
İnsancıklar, halk tarafından çoğunlukla beğenilmeyen bir roman olsa bile eleştirmenlerin beğenisini kazanmış bir romandı. Öteki'nin okurların yanı sıra eleştirmenlerin de büyük hışmına uğraması sonrası, halkın ilgisini kaybettiğini fark eden Dostoyevski acilen yeni eserler üretmek ve halkın sevgisini tekrar kazanmak amacıyla kolları sıvar. Bu kitapta bulunan 'Bay Proharçin' ve 'Dokuz Mektupluk Roman' öyküleri 'Ev Sahibesi'nden önce, 'Polzunkov' ise sonrasında yazdığı kısa öykülerdir.
Bay Proharçin'de oldukça cimri bir memurun, yaşadığı dairede bulunan diğer karakterlerle etkileşimlerini okuyoruz. Karakterin ölmesi ve yastığının içinden neredeyse bir servet çıkması sonrasında yaşananlar hikayenin yükseliyor denebilecek tek noktası. İnsancıklar'ı oradan oraya süründüren Sansür ise Bay Proharçin'e o kadar hızlı ve sert bir darbe vuruyor ki Dostoyevski bile şaşırıyor. Kardeşine yazdığı mektuplardan bir kısım:
"Proharçin'in kimi yerleri kıyasıya değiştirildi. Bu beyler "memur" sözcüğünü yasakladılar, nedenini Tanrı bilir!.. Canlı olan her şey öldürüldü. Benim yaptığımdan yalnız bir iskelet kaldı."
Dokuz Mektupluk Roman adından anlaşılacağı gibi iki kişi arasındaki toplam dokuz mektuptan oluşan bir öykü. Başlangıçta ılımlı şekilde başlayan mektuplaşmalar, üçkağıtçı tarafın diğer tarafın parasını iç etmesi ve "teyzem öldü, karım hastalandı, çocuk evde taş yiyor" gibi türlü bahanelerle sürekli yüz yüze görüşmeden kaçması sebebiyle sertleşen mektuplarla devam ediyor. Dostoyevski'nin seviyesini geçtim, sıradan bir yazar için bile kötü bir öykü. Dostoyevski gibi bir dehanın bunu hangi kafayla ve ne durumda yazdığını cidden merak ediyorum. Stres ya da endişe gibi durumlarla bir ilgisi olduğunu da sanmıyorum. Adamın neredeyse tüm hayatı bunlardan ibaret. Olgunluk ve ustalık eserlerini güllük gülistanlık durumlardan ziyade çok daha zor şartlar altında yazmıştır.
Ev Sahibesi'nin yayımlanmasından bir yıl sonra kaleme aldığı, bir kumpanyada çalışan Polzunkov'un, memur olduğu zamanlarla ilgili bir olayı ve yaptığı 1 Nisan şakasının hayatını nasıl değiştirdiğini kumpanyaya gelen bir gruba anlatması hakkında bir öykü olan Polzunkov ise üç öykü arasında en sevdiğim oldu.
Bay Proharçin ve Dokuz Mektupluk Roman'ın eleştirmenler tarafından yerin dibine sokulmasıyla birlikte iyice endişeye kapılan Dostoyevski iki kısa öykü daha kaleme alıyor. Ancak bir süre sonra kardeşine yazdığı mektuplarda "ortaya yeni bir şey koymuyorum," diyerek yeni yazdığı öykülerin yayımlanmayacağını bildiriyor. Yayımlanan öyküleri baz alırsak bir okur olarak edebi anlamda çok büyük bir kayıp yaşadığımızı düşünmüyorum şahsen. Daha sonra yine kardeşine yazdığı bir mektupta, yakında Netoçka Nezvanova'yı okuyabileceğini ve İnsancıklar'dan daha üstün olacağını şimdiden belli eden Ev Sahibesi'ni yazdığını haber veriyor. Netoçka Nezvanova romanı Ev Sahibesi'nden ancak 2 yıl sonra yayımlanıyor. Ev Sahibesi novellası da bırakın İnsancıklar'ı, Öteki'nin bile çok çok altında kalan bir kitap oluyor.
Bilim aşığı olan ve sosyal hayattan kopuk biri olarak yaşayan Ordinov, oturduğu evden çıkmak zorunda kalması sonrası Petersburg sokaklarında ev ararken, bir kilisede, yaşlı bir adam ve oldukça güzel bir kadınla karşılaşır. Daha sonra ikilinin oturdukları evi bulan ve bu güzel kadının aşkıyla yanan Ordinov oturdukları evin bir odasını kiralar. Kapıcı sayesinde Murin adındaki yaşlı adamın bir büyücü olduğu söylentilerini duyar ve Ordinov'un hastalanması neticesinde kitapta birçok soru işaretiyle karşı karşıya kalırız. Tek emin olabildiğimiz durum Ordinov'un Katerina'ya olan aşkıdır. Olaylar gerçekten yaşanıyor mu yoksa Ordinov'un hasta yatağında gördüğü sanrıları mı okuyoruz? Net bir şey yok. Novella 'ee yani?' denecek bir şekilde sona eriyor. İlk iki kitabında olduğu gibi Dostoyevski yine kendisini anlatıyor Ev Sahibesi'nde aslında. Dostoyevski, İnsancıklar sonrası Belinski ve Nekrassov'un yüksek çevrelerde sürekli kendisini övmesi ve katıldığı davetlerde gördüğü ilginin had safhada olduğu dönemlerde Panayev evinden de davet alır ve Panayev'in eşine delicesine aşık olur. Dostoyevski, Ordinov karakterinde kendisini anlatır. Katerina karakterinde ise Bayan Panayev'i. Doğal olarak Dostoyevski'nin duyduğu aşkın sonu Ordinov karakterine benzer bir şekilde biter.
Dostoyevski ilk iki kitabında olduğu gibi üçüncü kitabında da Puşkin'i övmekten geri durmuyor. Ama İnsancıklar'da Palto'dan, Öteki kitabında ise Burun'dan esinlenmesi gibi Ev Sahibesi de yine Gogol'un Korkunç İntikam adlı öyküsünden esinlenme. Daha önce okumadığım bir Gogol öyküsüydü. Merak eden varsa sekiz öyküden oluşan 'Dikanka Yakınlarında Bir Çiftlikte Akşam Toplantıları' kitabında bu öyküyü bulabilir. Ev Sahibesi'ne inceleme yazmadan önce o kitabı da araya sıkıştırdım. Dostoyevski sayesinde Gogol'un tüm kitaplarını da bitireceğim sanırım bu vesileyle. Korkunç İntikam'da bir Kazak beyi ve güzeller güzeli karısının hikayesi anlatılıyor. Kadının babası olan yaşlı büyücü ise kızını kendine istemekte ve kızını rüyalar ve sanrılarla büyülemektedir. Benzerlikler bununla da sınırlı değil. Güzelliği ile ünlü kadın karakterin adı, evet, Katerina. Acaba Dostoyevski, İnsancıklar'ı yazdık paltoyu giydirdiniz, Öteki'yi yazdık burnumdan getirdiniz, diyerek inadına mı kadın karakterin adını bile değiştirmedi diye sordurdu bana.
Hem ilk iki kitabına hem de kürek cezası sonrası okuduğum eserlerine bakarak sanırım Dostoyevski külliyatının en zayıf halkasını okuduğumu düşünüyorum. Henüz okumadığım eserlerinde daha aşağı seviyede bir kitaba rastlarsam düzeltirim incelemenin bu kısmını.
İyi okumalar.