Andrey Platonov- Vadesini Uykuda Dolduran Ölmemişlere
Müziği daha doğmamış yorgunluklar varmış,
Hiçbir sesin onlara ulaşmadığı
Ve seslerini dahi hiç kimsenin duymadığı.
Çölün ortasında, terk edilmişliğin en koyu unutulmuşluğunda
Güneşin en tepeden kavuran ışıklarıyla insan avladığı
Halkının hakikatten değil, sadece doğdukları için yaşadığı
Susayınca nemli kumlara, acıkınca leş kemiklerinin sönmüş ilik suyuna,
Ölümün çoktan gizlice öptüğü dudaklarıyla yanarcasına dokundukları.
"Neden ölmek istediniz?" diye sormuştu ihtiyarlara Çagatayev.
"Ruhumuz uyuştu yaşamaktan," demişti Sufyan, "Kemiklerimiz kurudu, büküldü, damarlarımız büzüştü: Gerinmek istiyor bu kemikler, bırak yağmur ıslatsın, rüzgar kurutsun, solucanlara yem olsunlar - mani olmayayım artık onlara ... "
Ama sen söyle Çagatayev,
Değil mi ki bırakılamazdı bu halk; çünkü 'Can' koymuşlardı adını.
Analarının onlara bağışladığı canlarından başka bir şeyleri olmayan,
Kadınların çocuklarının önünde:
''Seni sevemeyecek kadar güçsüzüm artık'' cümlesiyle kırıldıkları...
Acılarını duyumsayamayacakları kadar çok acıyan...
Çünkü ölüm sessizce öpmüştü dudaklarını,
Bundandır, yaşama arzusundan çok ölümü hatırladıkları.
Müziği daha doğmamış yorgunlukları varmış insanların.
Hiçbir sesin onlara ulaşmadığı
Ve seslerini dahi hiç kimsenin duymadığı.
Ama sen söyle, değil mi güzel Çagatayev?
Değil mi ki yaşamalıydı bu halk; çünkü Can koymuşlardı adını.