Baz ve Kevok
Karanlık ve Aydınlık
Ölüm ve Yaşam
Umut ve Umutsuzluk
....
Dağlar, nehirler, ovalar...
Şehirler, kentler, köyler...
Yokluk, acı, çaresizlik...
Sonu başından belli bir roman
Aynı doğumumuz gibi.
Bildiğimiz halde yaşıyoruz, bildiğimiz halde okuyoruz. Peki neden?
Umut değil mi?
Bilsek de sonu ölüm yine de yaşadığımız sürede güzel şeyler olsun istiyoruz, onun için mücadele ediyoruz. En önemlisi de bu bence. Yılmadan, bıkmadan, tökezlesek de yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek devam edeceğiz. Biz gideceğiz başkaları gelecek ama sanırım özgürlüğe, yaşama, umuda duyulan hasret hiç bitmeyecek.
Evet madem öleceğiz o güne kadar güzel yaşayalım değil mi?
Ama izin veriyorlar mı peki?
Seni sana bırakıyorlar mı, olduğun gibi kabul ediyorlar mı? Hayır.
Sen - siz 'biz' olmalısın(ız) diyorlar. Hepimiz 'biz' olmalıyız diyorlar. 'Biz' olunca ne olacak? Daha mı mutlu olacağız, daha mı güzel yaşayacağız? Peki 'ben' ne olacak. Benim kültürüm, benim dilim, benim tarihim ne olacak?
Sonunu bildiğim halde her sayfayı büyük bir merakla çevirdim. Baz'ın hikayesinde de Kevok'un hikayesinde de hep aynı soruyu sordum. Onların da dediği gibi;
Nereye kadar sürecek bu savaş, bu zulüm?
Aynı zulümden geçmiş iki kişi ama yolları farklı ilerlemiş ama en sonunda yolları bir şekilde kesişmiş. Ne kadar farklı da olsak hepimizin hayatları bir şekilde birbirine benziyor aslında. İşte bu karşılaşmadan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmuyor.
Aşk öyle güçlü bir duygu ki...
Mader'in dediği gibi:
"Aşk çaresiz, sıkışmış insanların gördüğü bir rüyadır; çaresizlerin hayalidir.
Çünkü aşk, yoldan sapmış insanların önüne çıkan bilmedikleri yeni bir yoldur."
O yol aydınlığa da çıkabilir karanlığa da...
Hayat = Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık. Tercih sizin ama engeller de hep olacak unutmayın.