Çıkışta Mehmet’e bu kokunun Meryem
Annenin kokusu olduğunu söyledim. Sevindi. Ayrıca namaza
başlamadan dua ettirildi dedim, o da ben de elimde olmadan
aynı duayı yaptım/ yapmışız dedi. Avluda çok kabir vardı onlara
da dua ettik ve ayrıldık. Ertesi gün Pazar günü idi. Öğle
namazı için camiye giderken yolda önümde Meryem Annemizi
gördüm, çok sevindim ki bu daha başlangıç imiş. Ama ne güzel
bir başlangıç imiş; ilk sünnette mezarlığa bir boz bulanık sel
geldi ki sormayın, bütün mezarların üstünden aşmakta. Ayakta
insan veya hayvan olsa mutlaka sürükleyebilecek, kadar da
güçlüydü. Son sünnette ise bir namazlık ki aşağıdan yukarıya
mavi ve bembeyaz nurlar yükselmekte. Mest oldum mest. Allah’ıma
çok hamt ettim. Çok selâm yolladım. Peygamberimize,
Meryem Annemize ve Şeyh Çelengerzade Mehmet Efendiye.
Kabirde azap gören arkadaşımın bağışlaması için yalvarırken
bütün günahkâr kullarını da bağışla, hatta burada kimsesi olmayan
Hıristiyan Rus’u da bağışla diye niyaz ettirilmiştim. Bunun
da içinde bulunanları yüzünden Egenin Efendisi,
Anadolu’nun Sultanı, Kadınların Hâkimi Meryem Annemiz devreye girdi ve kabirdeki yüzlerce insanı bağışlattı. Allah’ımız
Rahmetini sel olarak gösterdi. En doğrusunu Allah bilir; son
yıllarda hiçbir Kabristan bu kadar büyük Rahmete büyük Affa
uğramamıştır. İşte yıllardır her namazda Meryem Annemize
dua etmenin sonucu. İşte Allah’ın çok bağışlayıcı olmasının
gösterilmesi, emanet edilen arkadaşıma sahip çıkılması. Daha
bunu sayfalarca yazarım ama enaniyete girerim diye korkmaktayım.
Ben de bir şey yok, bütün güç O’nda ve O’nun sevdiklerinde.
Anla artık. Artık kelamı sahibine teslim edeyim, o
yazsın; o da zamanı geldiğinde neler yapacağını ona gösterirler
bildirirler.